15 Temmuz 2008
Benim Annem Bir Melekti Baba
Adım Berke, 52 yaşındayım.
Annemi kaybettiğime yedi yaşındaydım. Annem kardeşime hamileydi. Bana o zaman “Terzi’ye gidiyorum. Yeni hamile kıyafeti almam lazım oğlum, sen babaannenle kal onu üzme” diyip gitmişti. Öpmedim, çünkü geri gelirdi diye biliyordum.
Bildiğim her şeyin aslında yanlış olabileceğini yedi yaşımdayken öğrendim ben. Annem terziye gitti biliyordum, doğuma gitmiş. Geri gelir biliyordum, gelmedi…
Doğuma gitmiş annem, tıpkı benim doğumumda başına geldiği gibi yoğun kan kaybı yaşamış. O iğrenç repliği tekrarlamışlar babama;
+ Eşiniz mi, çocuğunuz mu?
- Çocuğum...
Oysa ben daha anneme doyamamış, döner sanıp da öpüp koklayamamıştım.
Kız kardeşimi hiçbir zaman suçlayamadım, suçlasam haksızlık olurdu çünkü annem beni doğururken de aynı şeyi yaşamış. Hep babamı suçladım ben. O zamanlar çok kızgındım özellikle; babamın neden hiç bana da fikrimi sormadığını hep merak ettim. Bir gün cevap verecek bu soruma elbet diye bilirdim.
Bildiğim her şeyin aslında yanlış olabileceğini ben yine aynı yaşımda bir kez daha öğrendim. Babam bizi terk etti. Son zamanlarında zaten her gece içmeye başlamıştı, eve sabah karşı geliyordu. Bir gün öyle esti işte, gelmedi.
Kardeşimle beni babaannem ile dedem büyüttü. Onları kaybettiğimizde beynimizden vurulmuşa döndük kardeşimle. Şimdi yapayalnızdık hayatta. Ben anneme doyamamıştım, o zaten hiç sahip olamamıştı. Ben babamdan nefret ediyordum, o tanımıyordu ve suçlayamıyordu.
Yıllar geçti, büyüdük. Saçlarımda kırlar çıktı, iki kere evlenip boşandım. Beceremedim bir türlü, bir şeyler eksik gibiydi… Oysa kardeşim, -canım kardeşim- ne de çok istemişti yeğenlerini görmeyi. İki evliliğimden çocuğum olmadı ama evliliğe giden son bir ilişkim daha oldu. Kardeşim bu şansı bu sefer kaçırmamam gerektiğini düşünüyordu; “Abi bu sefer de mutsuz olur da ayrılırsan dertlenmek için bana koşma. Bencillik yapıyorsun. Sen yeğenlerini severken beni bundan mahrum bırakıyorsun” demişti. Annem yaşasaydı muhtemelen başımda söyleyip duracağı “Oğlum ayrılıp durma da bu dünyadan göçmeden bir torunumuzu görelim artık” dırdırını başarıyla temsil ediyordu; canım kardeşim…
Evlendim sonunda bir kez daha, hem kardeşimi kırmadım hem de zaten bu sefer mutluydum, umutluydum… Az dağıtmadı kardeşimle enişte nikâhta. Oysaki zaten sadece eşimin, benim, kardeşimin ve onun eşinin olduğu dört kişilik bir nikâhtı. Belediye’de nikâhı yapıp boğazda yemeğe gitmiştik. Gözlerinden okunuyordu canım kardeşimin mutluluğu…
Günlerden bir gün eşimin hamile olduğu haberini aldım, hemen kardeşime haber verdim. O kadar mutluydum ki… Ama asla bencil mutluluklar yaşayamıyordum, kendi başıma seviniyordum. İlla kardeşim de sevinmeli, o da duymalı, o da bilmeliydi… Çok sevindi. O gece bizi alıp yemeğe götürdü, kutladık, annemi andık… Keşke aramızda olsaydı.
Biz iki kardeş hep bir annenin yokluğunu hissettik. Birbirimize hep öyle baktık, öyle davrandık. Azmettik, benim ikinci üniversite yaşantımda, onon ise ilk üniversite yaşantısında aynı üniversiteyi kazandık, aynı öğrenci evinde kaldık. Aynı semtlerde, bazen de birbirine yakın semtlerde işe girdik. Hiç kopamadık birbirimizden. Annemizin de bizimle olduğunu biliyorduk.
Adım Berke, 52 yaşındayım.
Saçlarımda kırlar ve çocuğumun doğumundan 1 hafta 4 gün önce kardeşimi ve eşini bir trafik kazasında kaybettik. Şimdi hâlimi ne siz sorun ne ben sorayım. Ben annemin yokluğunda hep sıkı sıkıya kardeşime sarıldım, beraber ve birbirimizden başka kimse olmadan büyüdük, beraber yedik içtik. Yaşadığı sürece hiç ayrılmadık. Siz hiç bilir misiniz kalbinizi tabuta koyup toprağa verdiğinizde ne kadar yaşayabileceğinizi? Ben biliyorum…
Ve bu yaşadıklarımın, hissettiklerimin hepsi senin suçun, sadece senin… Hiç ayrılmadı o berduş lanetin üzerimizden, annemi aldığı gibi kardeşimi de aldı. Benim annem bir melekti baba… Soracak olursan, günün birine karşıma çıkıp bilmek isteyeceksen sana söyleyebileceğim yegâne şey budur. Sen onu hiç tanımadın, benden aldın. Kardeşimi verdin, onu da tanımadın çektin gittin. Benim annem bir melekti baba, kardeşim de keza...