basın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
basın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Haziran 2009

Chris Brown & Rihanna

Elbet biiiir güüün buluuşaacağııız...

08 Mart 2009

Lanet Türkiye'yi Teğet Mi Geçti?

SÜPER LOTO'DA REKOR İKRAMİYE ÇILGINLIĞI

Yerel Bursa Hakimiyet Gazetesi, dün Süper Loto çekilişi öncesi internet sitesinde '30 milyon TL' adı altında bir haber yayımladı. 'Tarantino' takma adı kullanan ve bir otomobil fabrikasında bilgi işlem görevlisi olarak çalışan Gökhan Can Gökdemir, çekilişe saatler kala haberin yorum bölümüne, "İşte kazanacak numaralar: 3 - 5 - 8 - 17 - 39 - 44" yazdı. Gazetenin Yazı İşleri Müdürü Tayfun Çavuşoğlu, Gökdemir'in yorumunu dün saat 10.32'de internet sayfasına koyduğunu söyleyerek, bu rakamların akşam çekilişteki şanslı rakamlarla aynı olduğunu görünce hemen Gökdemir'i aradığını anlattı.

Çavuşoğlu, Gökdemir'in haberi kendisinden aldığını, ancak kupon doldurmadığı için ikramiyeyi kazanamamasından dolayı büyük üzüntü yaşadığını kaydetti. Fotoğrafının çekilmesini ve görüntüsünün alınmasını istemeyen Gökhan Can Gökdemir, internetteki haberin yorum bölümüne, rakamları aklından geçtiği için 'öylesine' yazdığını belirtti. Gökdemir, "İnternet haberlerine çok yorum yaparım. Haberi okuyunca da 'muziplik olsun' diye o rakamları yazdım. O rakamları biraz da 'kupon dolduranlara bir katkım olsun' düşüncesiyle yazdım. O anda düşündüm ki 'yorumlar bölümüne ben bir kolon yazsam, diğer kişiler de birer kolonluk rakam yazsa, kupon yapılır.' Rakamları yazdıktan sonra hangi rakam olduğunu bile unuttum ve kupon doldurmak aklıma gelmedi. Dün akşam saat 23.00 sıralarında Tayfun bey arayınca gerçeği öğrendim. İnternette yazdığım rakamların şanslı rakamlar olduğunu öğrenince yaşadığım ruh halini anlatamam" diye konuştu.

Yazdığı 6 rakamın da çekilişte çıktığını öğrenince önce üzüldüğünü anlatan Gökdemir, daha sonra aklına 'Lost' adlı dizide sihirli rakamları bilen, Jorge Garcia'nın canlandırdığı 'Hugo "Hurley" Reyes' adlı karakterin büyük ikramiyeyi kazandıktan sonra başına gelen kötülüklerin aklına gelmesiyle 'Bu işte bir hayır var' diyerek teselli bulduğunu anlattı. İş yerindeki arkadaşlarıyla dün akşam çekilen Süper Loto için 1 TL vererek ortak kupon doldurduklarını kaydeden Gökdemir, "Arkadaşlarımla çekiliş için makineden ortak kupon oynamıştık ama ona bir şey çıkmadı. Önümüzdeki hafta mutlaka oynayacağım" dedi.

Kaynak: DHA

07 Mart 2009

Dr. Strangelove

Şöyle bir bakıyorum günün önemli noktalarına;

Mathieu Flamini doğmuş... Arsenal oyuncusu olmasa iyi ki doğmuş diyebilirdim. Şu an pek umursamıyorum.

Öte yandan, biri bizim tarihimizde biri de Amerikan sineması tarihinde önem arz eden iki kişinin ölüm yıldönümü...

Çetin Emeç;

1990 yılında, fail-i meçhul bir cinayete kurban gitti şoförü ile birlikte. Bu ülkenin alnındaki kara leke cinayetlerden, boy verilemeyecek kadar derin devlet geyiklerini yaptıran ve bu geyiklere meze olan cinayetlerden biri. Her şeyi geçtim, vatandaşları geçtim, gazetecileri sırf düşüncelerinden ötürü öldürmek...

Stanley Kubrick;

Şöyle bir bakıyorum da, Paths of Glory'den sonrasını baz aldığımda bir tek Spartacus'ü izlememişim filmleri arasından. Eşinin anlattığı gibi, uzun yıllar üzerinde çalıştığı Napolyon filmini de çekebilseydi de Napolyon'u bir de onun aktaracaklarıyla görseydik diye düşünüyorum. Hastasıyım filmlerinin...

Son zamanlarda Kubrick diyince aklıma şu şarkı gelir, şarkıyı dinlediğimde de aklıma Kubrick gelir oldu... Bu da böyle bir anımdır.

Kubrick'e pek uymaz ama toprakları bol olsun, ne diyeyim...

05 Mart 2009

Hoşgeldin Cordozar

Günlüğümüzün serbest yapısından istinaden bugün pek çok basın- yayın organında gördüğüm bir haberi, günlüğe taşımaya karar verdim. Maksat girdi olarak gözüksün, bakarsın yine bir yerde yayınlanır.

Snoop Dogg, Cordozar Calvin Broadus, Jr., İslam'ı benimseyenlerden biri olmuş gün itibariyle. Kendisine hoş geldin diyorum. Daha önce yaptıklarını izledik, gördük, biliyoruz. Allah kabul etsin.

Not: Resimdeki bere Arizona Cardinals logosu içermesi tamamen tesadüf oldu. Nadiren oluşturduğum girdilerin en sonuncusunda da Arizona Cardinals geçiyordu. Bundan sonraki girdim de Arizona Cardinals hakkında olacak bir şekilde.

24 Şubat 2009

Türkiye'de Teknik Direktör Olmak

Skibbe'nin gidişine, ona ülkece yaptığımız muameleye bir Galatasaray taraftarı olarak üzüldüm. Bunca terbiyesizliğe rağmen halen çıkıp düzgün sözler sarfetmesiyle de ülkem adına utandım, mahcup oldum. Daha 2 sene önce Almanya'nın en çok gelecek vaat eden teknik adamlarından biri olarak gelen Skibbe'ye, ülkemizde zerre saygı gösterilmedi. Evet, belki onun da pek çok kez teknik yanlışları oldu, fakat her zaman saha içinde ve dışında saygıdeğer bir duruşu vardı. Zaten hangi yabancı teknik adam Türkiye'yi kısa sürede çözüp, başarıya ulaşıyor ki? Fakat onun genç ve tecrübesiz olması bizim dünya çapındaki(!) kalemlerimizin yumuşak noktayı kolay bulmasını sağladı. Yönetim de Skibbe'ye karşı tutumuyla, sanki basına "bu adamı kovacak ortam yaratın" der gibiydi. Adnan Sezgin'in Florya'nın mal sahibi gibi sürekli etrafta dolanıp sağa sola emirler yağdırması, yardımcılarının ondan habersiz kovulması, üstüne daha yeni görevine son verilen Kalli'nin getirilmesi gibi abuk ve saygısızca davranışlarla basına malzeme yapıldı hep Skibbe. O da haklı olarak inat etti, istifa etmeyip sonuna kadar direndi ve ona yapılan ayıbın karşılığında en azından maddi bir kazanç sağladı.

Fenerbahçe'de Rıdvan, Beşiktaş'ta Rıza niye takımın başına getirildiyse Bülent Korkmaz da o yüzden bugün GS'nin başında. Taraftarın gönlündeki adam olarak bu senenin kupasız kapatılması ihtimaline karşılık yönetimin güvenlik subabı olacak, disiplin sıkıntısı çeken takımda özellikle Türk oyuncular üzerindeki saygınlığını konuşturarak bir düzen oturtacak, her şeye rağmen en gerçekçi hedef olan Türkiye şampiyonluğu için yeterli bilgi birikimine sahip bir isim olarak yönetim için biçilmez kaftandı. Dikkat ederseniz yukarıda yazılanlar, ilk teklif götürülen Hagi için de geçerli, o bir de üstüne Dünya çapında bir yıldız olarak Kewell, Lincoln gibi adamlara da laf geçirebilme özelliği ekleyecekti ama olmadı. Adnan&Adnan da Bülent Korkmaz'la yetinmek zorunda kaldı. Umarım Kaptan, beklentilerimin aksine çok başarılı olur, karakterinde bulunan o Fatih Terimsi tatlı sert tavrıyla işine karışılmasına izin vermez ve Türk futbolu da yeni nesilde önemli bir teknik adam kazanmış olur. Ancak sanıyorum Kaptan, muhtemelen seneye bu zamanlar, Adnan Sezgin'in yapacağı "sözleşmeyi karşılıklı feshettik" konulu basın toplantısını müteakip duygusal veda konuşması ile kulüpten ayrılırken, Skibbe'nin aldığı tazminatı da maalesef alamayacak.

09 Şubat 2009

City Club Efsaneleri #1: Zamanında Sakaryaspor Pele'yi Getirtmiş Olum!

Sakaryaspor'un kurucularından Nasip Kısmet'e sorduk, cevap verdi;

O zamanlar daha Sakaryaspor yok, kurma aşamasındayız. Güç bela bizim Kırıtık Ayhan'ı (Ayhan Döşemecioğlucuksun) Brezilya'ya gönderdik ki, bir Brezilya'lı alıp kulübün kuruluşunu anlı şanlı bir hâle getirelim.

Bir buçuk yıl sonra geri geldi Kırıtık, "Abi bir adam getirdim, ortalığı sarsacak!" diye girdi içeri bir hışımla. Arkasında da esmer, kavruk bir çocuk. "Bu mu?" dedim, "Evet bu!" abi dedi. Cılız, orta boylu bir herif. Gözüm tutmadı pek, çıkarttık bizim Harmanlık sahasına denedik. Şiir gibi oynadı namussuz. Takımı 3 kere çalıma dizdi, 2 tur da antrenörler arasında attı.

O kadar mutlu oldum ki, anlatamam. Ama fiyatı yükselmesin diye bunu sahada belli etmedim. Hemen çağırdım Kırıtık'ı odama; "Çağırın bunun menajerini gelsin, hemen imza atalım. Kulübü de bir aya açarız" dedim.

Menajeri geldi, adı da Johan Fiker miydi neydi... "Abi" dedi, "Başka kulüplerden de teklif var. Fiyatı yükseltin biraz"... Baktım kulübün bütçesine... Öyle bir para istemişler ki, Pele'yi alsak takım kurmaya paramız kalmayacak. E tek adamla da maça çıkılmaz. Gerçi bunla çıksak çıkılır da, kurallar izin vermez. Vazgeçtik mecburen o gün.

Sonradan pişman da olmadık değil hani, kulübün kurulması 5 yıl gecikti be arkadaş. Herif bize denemeye geldikten iki sene sonra Dünya Kupasını kaldırdı.

Görüyorsunuz sevgili okuyucular; Türk Futbolu nice yetenekleri, nice neferleri böyle ya da farklı bir şekilde hiç etmiş sonra da başını taşlara vurmuştur. Yetkilileri buradan göreve çağırıyorum, biraz daha dikkat!


Next - Nextstar: Trabzonspor Şevçençkoyu Beğenmeyip Geri Göndermiş Lan!

03 Şubat 2009

Robbie?


Ele güne karşı yapayalnız
Böyle de olmaz ki!


Acaba Tottenham'lilerin, Keane'den bir daha kazık yediklerinden haberleri var mı?

Baksana, Fanatik Liverpool formasını gri görünce dayayıvermiş "KEANE >>>>>>>> BAYERN MÜNİH" diye haberi. Kazayla Sarı-Lacivert bir takıma gitse demek Güiza'nın sözleşmesi feshedilecek, Keane Fenerbahçe'nin aradığı kan olacak.

27 Ocak 2009

There's Probably No God!

Yakın zamanda İngiltere'deki Ateistlerin o meşhur iki katlı otobüslere verdiği reklamlar basında yer bulmuştu. Akabinde o reklamların kaldırtırılması üstüne tepkiler büyümüştü.

Büyümeye de devam ediyor. Kadınlar, erkekler reklamın kaldırılmasına tepki gösteren, aynı reklam sloganlarını taşıyan tişörtler ile sokaklarda cirit atmaya başladı. Ama işin boyutunun büyümesinin nedeni bu sloganın/reklamın artık İngiltere ile sınırlı kalmaması. Zira İngitere dışında İspanya ve İtalya'da da destekçisi var artık bu hareketin.

Özellikle İspanya'da Hristiyan dinine inananlar karşı kampanyalarla tepkilerini dile getiriyor. İspanya'daki ateist kampanyanın başlatılmasında öncülük yapan Albert Riba, İspanya'da her beş kişiden birinin kendini ateist olarak tanımladığını, böyle bir kampanyayı yapmaya haklarının olduğunu söyledi.

Kampanya yakında Kanada'ya da sıçrayacak gibi gözüküyor. Avustralya'da ise Papa ve Hristiyanlık inancına karşı "NoToPope Coalition" adlı bir grup faaliyetlerine başladı.



NOT: Sevgili dostum, Orçun Bolcal'a kaynak olduğundan ötürü teşekkürü borç bilirim. Ultima'da evin yerini hâlâ bilmiyorum, saygılar...

28 Kasım 2008

NY POST

Tarih 22 Kasım 2007; NY Post da Fanatik'i aratmıyormuş.

22 Ekim 2008

Memedalibeeeeeey



Hiç sevmem kendisini ama yine de habercilik dedin mi adı ve saygınlığı vardır. Ben de buna saygı duyarım. Fakat 'Haber Spikerliğine' ilk başladığı günden beri devam eden bu durum, ne zamana kadar devam edecek böyle? Aydın Doğan nasıl katlanıyor kendi kanalında böyle haber sunumlarına? Yorum köşesine de ayrı kılım, Güneri neredesin abi sen?

Hâl böyleyken böyle işte. Genç ve yolun başında bir gazeteci bunu yapsa anında tekmeyi koyarlar kıçına da, meydan sana kaldı be Birand. Hadi Reha Muhtar da yapardı ama sempatikti, sende o da yok ki...

09 Ağustos 2008

Hürriyet İstiyoruz, Zürriyet Değil!


Bu yaz Hürriyet Gazetesi'ne şöyle bir göz atanlar bilir. Hürriyet Gazetesi ve TCDD işbirliğiyle 1 Temmuz'da, Kars'tan, "Hürriyet Hakkımızdır" sloganıyla yola çıkan bir tren var ortada. Bu trenle gazete yazar ve çalışanları belirli garlara uğruyor, halkın nabzını tutuyor ve buralarda çeşitli konser vs. organizasyonlar düzenleniyor. Her gün de gazetenin 4.sayfasında bunun haberi veriliyor. Düşünmeye başlıyorum... Vay be! Şu bizim Hürriyet, Aydın Doğan'ın değil miydi? Şu hızlı kapitalistlerden; kişisel çıkarları için iktidarın yılmaz savunuculuğunu yapan, bu uğurda gazetecilik etiğine aykırı bir şekilde kurum içindeki muhalif sesleri kesmeye çalışan, sansürleyen... Çalışanlarının sendika üyesi olması yasaklanan gazete de Hürriyet değil mi? Ya da bir ölüm haberinde bile "Seksi fotoğrafları için tıklayınız." mantığıyla magazin haberciliğini ilke edinmiş gazete Hürriyet değil mi? Bırakın bu ayakları, neyin ne olduğunun farkındayız. Biz özgürlük istiyoruz, kendine demokrat, kendine özgürlükçülük değil. Temiz ve özgür bir basın istiyoruz. Biz hürriyet istiyoruz, zürriyet değil!

05 Ağustos 2008

Edep Ya Hu!


Resim Hürriyeti'n internet sitesinden. Steaua Bükreş ve Partizan'ın Avrupa kupalarından ihracı ile ilgili bir haber. İhraçla karşı karşıya deniliyor, detaya girmiyorum. Beni rahatsız eden tarafı ise bunun müjdelik bir yanının olmaması. Haberi giren arkadaş o kadar kör ki, bunun müjdeyle yakından uzaktan alakası olmadığını göremiyor. Böyle bir ihtimalin varlığını müjde diye nitelendiren bu mantık, olası bir ihraçta milli bayram ilan edilmesini talep eder ihracın açıklandığı günü.

Ne müjdesi kardeşim, ne bayramı. Ön eleme oynamadan mı girelim Şampiyonlar Ligi'ne? Sonra ne olacak peki, Bükreş'i eleyemeyecek seviyedeki Galatasaray n'apıcak 3. torbadan Juve'nin girdiği grupta? Haketmiyorsak girmeyelim, çok net. Hiç kimsenin spor etiği dışına çıkıp böyle bir habere müjde etiketini yapıştırmaya hakkı yok. Kör taraftarların işi o, bilinçli ve tutkulu olan taraftarın değil.

Buna da şükür ama, daha önce rakip takımın dinamo oyuncusu sakatlandı diye müjde verdikleri de olmuştu. Nedir arkadaş bu? Edep ya hu..

15 Temmuz 2008

Vur Beline Ballack'ın



Ballack abimiz dünya evine girmiş. Kaldı ki şu dünya evi kavramını da hâlâ anlayabilmiş değilim, neyse.

Güzeller içinde Simone Lambe'yi kendine seçmiş, kalbini ona vermiş. Yenge güzel ("Nereden yengen oluyorum ben senin, ayı!"), sahibine bağışlansın.

Eh gençler birbirini sevmiş faslına geldik, bize bok yemek düşer ancak ama Michael'in suratındaki ifade Sezercik'in yıllarca ayrı kalan anne ve babasının tekrar birleştiklerinde ve akabinde gelen evlilikte babanın suratının girdiği o yavşak hâlleri hatırlatmıyor değil.

Amaaaaan banane.

13 Haziran 2008

Kebap Üstüne Tatlı



Blick gazetesinin kebap karikatüründen sonra bizim gazeteler de İsviçreli meslektaşlarına tatlı ısmarlamış bugün, İsviçre çakısı da hediye...

12 Haziran 2008

Kollektif Futbolun Meyveleri

"Maçın tek yıldızı vardı bence, tek yıldızı, ıııh... hımm... ... ... Kaleci, Bo, Boruc idi."

Yukarıdaki cümle 30 saniye önce Selçuk Yula tarafından Polonya-Avusturya maçının yorumları arasında yer aldı ve başlaması ile bitmesi arasında geçen zaman yaklaşık 30 saniyeydi. Malumatınızdır Fenerbahçe'de geçmişte top koşturmuş olan bu nadide spor yorumcumuz 2 kez gol kralı olmuştur. Daha sonra takımdan yollanan Yula, ortada kalmıştır ve Galatasaray'a sığınmıştır. Ama gelin görün ki bugün tam bir Fenerbahçe amigoluğu yapmaktadır satırlarında. 90 dakika hayvan gibi kalecilik yapan Boruc'un adını, Halit Kıvanç misali, 1 dakikada unuttu sayın Yula.

Bir de buna benzer bir adam daha var ki o daha da vahim. Çıktığı programlarda salaklığı ile reyting aldığı için tutulduğuna inandığım çok sayın Adnan Aybaba. Programın ortasında milli kalecimiz Volkan'a hitaben cebinden jöle çıkartmış, avcuna alıp saçına sürmüş ve şu efsanevi cümleyi kurmuştur: "İşte Volkan'ın maçta yaptığı bu, sadece jöle sürüp şov yapmayı biliyor." Sayın Aybaba sorarım size, siz sanki sabahtan akşama kadar yorum mu yapıyorsunuz? O jöle şovun en vıcığı değil mi? Bir de kafasına bir şey geçiriyor bir programda, ne olduğu hakkında zerre kadar fikrim yok.

Peki ya Ercan Saatçi'ye ne demeli? Bu nasıl bir etik dışılıktır. Hem kendi mesleğine, hem de spor yorumculuğu mesleğini hakkıyla icra edenlere nasıl bir saygısızlıktır, kalemi satın alıp gazete köşelerini işgal etmek. Bu iş böyle bir şey değil, parayla satın alınmaz kalem. Sayın Saatçi'yi de bu ülkenin en berbat spor yazarları arasında görmek boynumun borcudur. Bugün istese parasıyla piyasadaki bütün kalemleri satın alabilecek yetide olan Ömer Üründül bile, her ne kadar "kollektif futbol, dörtlü defans bloku ve cevap vermeyi unuttuğu sorulardan oluşan üçgenin" içinde köşe köşe gezmekteyse de piyasadaki yerini Ercan Saatçi kadar çirkin bir biçimde almamıştır.

Bu konuyu yazıyoruz da büyük insan fakat küçük yazar, spor camiasının neşe kaynağı Kazım Kanat'ı yazmazsak olur mu? Kanseri yenmeyi başarıp bugün youtube'taki videolarıyla kitleleri peşinden sürükleyen sayın Kanat da, Şansa Bak Ahmet Çakar ile girdiği diyaloglar ile akıllarda kaldı. Sayın Çakar'a da "doktor", "eksper" ve "bilirkişi" gibi sıfatlar kullanması da benim ilgimi acaip çekiyor. "Doktor bu ne?" diyesim geliyor. Jeolojiye ilgisi olduğunu açık bir şekilde programlarda dile getiren Kanat'ı da kendi üslubuna benzeyen bir cümle ile uğurlamak isterim: "Hırvatlar klasik işte, bire bir mücadelelerde fair playi gözardı ederek savaşıyorlar." (Sayın Kanat'ın sunucunun "Hırvatistan'nın Almanya'yı yenmesini yenmesini bekler miydiniz?" sorusuna verdiği yanıt)

Douglas'ı Nah Alırlar!



Douglas'a Sabah Gazetesinden gelen; "Salla orayı, gel bizde yaz" teklifine Genç Subaylar "Naaaah" dedi... Demedi tabi, neyse.

Fotoğrafta gördüğümüz çok uç bir örnek tabi, şimdi bunun yarısını yapsan gazete kapıyorlar. Ama hani bol bol görüyoruz hatta her sene bir gazete mutlaka yapıyor bunu;

"Fener Şampi..."

En ünlüsü budur herhalde. Hani şu her sene yılbaşı gecesinden önce "Seneye görüşürüz artık ehe mehe" geyiği var ya, onun gibi bir hâl almaya başladı. Ülkemizin basını kelime oyunlarına bayılıyor, hatta tapıyor diyebiliriz. Şu son şampiyona'da da örneklerini bol bol görüyorum ve gülmeden edemiyorum.



Geçen Hollanda İtalya'yı yendiğinde arkadaşıma; "Oğlum bak görürsün, kesin Hollanda Çizme'yi aştı! başlığını göreceğiz" demiştim; "Portakallar Çizme'yi Aştı!" başlığı atmış Fanatik. Yaklaştım sayılır. İspanya'nın Rusya zaferinden sonra msn'de konuştuğum arkadaşım da; "Tripleks Villa! yazacak biri mutlaka" demişti, Sabah Gazetesi bu tahminimizi boşa çıkarmadı.



Sonra ne bileyim; BARÇALADIK!, Yendik Mi-Lan da ünlü olanlardandır. Hatta bize yapıldı mı kızarız da İngiltere hakkında koca punto DİNGİLTERE! yazmışlığımız var be hocam bizim de...



Yine de ta çocukluğumda unutamadığım bir anıdır. Hayal meyal hatırladığıma göre bayağı bir küçüktüm. Aston Villa - Trabzospor müsabakasıydı galiba, 1-0 yenmiş olması gerek Trabzon'un. Skorda yanılıyor olabilirim ama ertesi günkü başlığı unutamıyorum; "Aston Villa'yı Gecekondu Villa Yaptık!"



Bir yandan komik oluyor da bir yandan biraz daha ciddiyet bekliyorsun ne bileyim... Yani bu gazetelerin spor servislerinde çalışanlara ayrı bir görev semineri olarak mı veriliyor acaba yaratıcı saçma başlıklar atma adı altında?