unutulmayanlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
unutulmayanlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Nisan 2010

Biner biner, birer birer ölürüz.


"Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararını veren Ankara 1 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi'nin başkanı emekli Tuğgeneral Ali Elverdi'nin büyük oğlu İskender Elverdi, babasının verdiği karardan hiçbir zaman pişmanlık duymadığını belirterek, “Bir karar verildi. Değerlendirmesini tarih yapacaktır. Mutlaka üzülmüştür olanlara ama karar birçok hukuki boyuttan geçti” diye konuştu."

"Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarına karar veren Elverdi, geçen cumartesi günü, nefes borusuna kaçan yemek nedeniyle boğularak ölmüştü."

Kaynak: Radikal.com.tr

09 Nisan 2010

Onbaşı Şahin

Asker arkadaşım Şahin K. olacaksa eğer 15 ay asker olmaya razıyım ben arkadaş.

01 Nisan 2010

Azıcık Ucundan

Mehmet Demirkol VS Şaban Işık

15 Ağustos 2009

Yavuz Çetin...1970-2001



Yavuz Çetin aramızdan ayrılalı 8 yıl olmuş. 8 yılda çok şey değişti belki, ama bu topraklarda onun kadar iyi bir rock/blues gitaristi yetişmedi bir daha.

09 Mayıs 2009

Güle Güle Üstad

Chuck Daly
20 Temmuz 1930 - 9 Mayıs 2009


Sedat Balkanlı


Bizim arada olduğumuz günlerde Sedat Balkanlı'yı kaybettik.. 44 yaşında gitti.. Mekanı cennet olsun..

26 Nisan 2009

Bi' Paul Ince Vardı Ne Oldu Ona?

Sir Alex'in ilk aşklarından olan Paul Ince West Ham'dan United'a geçer ve 89'-95' yılları arasında United ile 206 maça çıkar. İngiltere Milli Takımı'nda da yer bulmaktadır kendine.

Fakat şaşırtıcı bir şekilde Inter'e transfer olur. O zamanlar Inter'in başındaki İngiliz Roy Hodgson ile beraber çalışırlar fakat. 95/96 senesindeki yedincilik büyük bir sarsıntı yaratır. Paul Ince ise kendisini gösterememektedir. 96-97 senesinde ligde gelen üçüncülük, UEFA Kupası finalinde penaltılar sonucu kaybedilen kupanın ardından Roy Hodgson ile birlikte Inter'e veda eder Paul Ince ama United günlerini aratmaktadır. Inter'den sonraki durağı ise düşüşüne devam edeceği Liverpool olacaktır.

Liverpool durağının ardından artık kendisine büyük takımlar ve milli takımda da yer bulamamaya başlayan Ince, 99'-02' arasında Middlesbrough, 02'-06' arasında da Wolverhampton'da oynadıktan sonra 2006'da üç maça çıktığı Swindon Town ve 2007'de de sadece bir maça çıktığı Macclesfield Town'da aktif futbolculuk kariyerine son verir.

06'-07' yılları arası Macclesfield Town ve 07'-08' yılları arasında da MK Dons takımlarını çalıştıran Ince, 2008 yılında Blackburn tarafından göreve getirildiğinde İngiltere'nin en üst liginin ilk siyahi menajeri olma şerefine nail olmuştur.

Gel gör ki 22 Haziran'da başladığı görevine 5-3 biten ironik United yenilgisinin ardından artan taraftar tepkileri de göz önünde bulundurularak 18 Aralık'ta son verilmiştir. Yerini Sam Allerdyce'a kaptıran Paul artık işsiz bir menajer olarak aylak aylak dolaşmaktadır.

Paul Ince, Fifa serisinin en sevdiğim oyunu olan Fifa 96'nın en beğendiğim futbolcusuydu bunu da eklemeden edemedim...

24 Nisan 2009

Bi' Steve McManaman Vardı Ne Oldu Ona?

Google'da öyle arayanlar çıkabilir diye bu başlık. Zamanında blogumuz şunu gördü çünkü;

'Adana arrived from google.com.tr on "Genç Subaylar: Temmuz 2008" by searching for: euro 2008 şarkısı var bi yabancı şarkıdan uyarlama o şarkının aslı.'

Adana çık aradan diyor ve mevzumuza dönüyoruz;

Bizim El Macca, Liverpool'da efsaneleşip Real Madrid'de parıldayıp akabinde yavaş yavaş sönenler tayfasını ilk temsilcilerinden, Manchester City'den bağ-kur emeklisi oldu o ayrı.

Peki ne oldu El Macca'ya? Goal! ve Goal 2! filmlerinin projesinde yer aldı, yapımcılıkta rolü var mı bilmiyorum. Macca's Monday Night adlı bir Premier Lig programı yaptı, 'İşte Premier Lig bu!' diye bağırıp bağırmadığına dair de bir fikrim yok. Yorumculuk geçmişi de var, sanırım hâlâ yapıyor da...

Şimdilerde ise menajerlik işine girmeyi düşündüğünü belirten açıklamalarda bulunuyor. Bizimkilerin 'Aslında var ya Türk antrenörlere biraz şans tanısak...' minvalinden, 'gençlerin önünü açın!' yönergeli bir açıklama yapmış;

There seems to be far less jobs available for the younger guys. Paul Ince, Roy Keane, Tony Adams – it seems as if people have got it in for them. It’s becoming a bit less attractive...If I do get back in, I don’t want to be acoach... I want to be a manager, but that’s easier said than done... I want to be able to pick the team, make the decisions and everything that goes with it. That said, I can’t do anything without my badges.

Steve McManaman
Liverpool Echo


Yakın bir zamanda kendisini ortalarda görebiliriz. Nice 80' doğumlu çocuğa Liverpool sevgisi aşılamış, iğrenç 'Stiğv Mek Menemen sdlşjfsjkldfjklkjl' espirileri yaptırmış, Liverpool'un büyük oyuncularından Steve McManaman...

22 Nisan 2009

Dikembe Mutombo

"I'm going to need surgery. For me, basketball is over. I cried so much about it when I was laying on the floor."

Dikembe Mutombo dün geceki Portland maçında sakatlanarak oyunu terketti ve sonrasında yaptığı açıklama bu şekilde. 42 yaşındaki bir oyuncunun böylesine ağır bir fiziksel mücadele içinde, bu şekilde mücadele etmesi takdirden öte şeylere değer fakat artık yolun sonu geldi ne yazık ki.
Artık Mutombo ve o meşhur parmağı yok ama basketbolseverler sanmıyorum ki onu ve bu parmağı unutsunlar.

21 Nisan 2009

Muhammed Ali & Malcolm X

Fotoğraf: Monroe Gallery Photography

20 Nisan 2009

"God Disguised as Michael Jordan"

Bu gece serinin ikinci maçında Chicago bir kez daha Boston deplasmanında. Hali hazırda daha ilk maçtan Derrick Rose gözlerimizi kamaşatırdı. 1986 play-off ilk turunda Bulls ve Celtics karşılaşıyor. Seride ikinci maç. Hala kırılamayan o rekora imza atıyor Jordan. Celtics uzatmada 135-131 kazansa da 63 sayıyla tarihe adını yazdırıyor. Maçan sonra Larry Bird'ün demeci; "He is the most exciting, awesome player in the game today. I think it's just God disguised as Michael Jordan." Videoda 63 sayının tamamı var. Müziğe takılmayın, nostalji olsun işte, iyi seyirler.

Tsubasa


Nankatsu'da Laila'larda, Sao Paolo'da La İlahe İllallah'lardaydım. Kariyerimin en güzel yıllarını ise Barcelona'da yaşadım, dizi bitti.


Tsubasa Ozora

19 Nisan 2009

Vay Be...

09 Nisan 2009

Stingray II

İlk olarak Transformers 2 filminin çekimleri sırasında kameralara takılmış, otomobilseverlerin içine kurt düşürmüştü. Ardından Chevrolet onu Chicago'da görücüye çıkardı. Chevrolet'nin bir önceki filmde kullandığı Camaro Concept ve Solstice'in şu anda aşağı yukarı aynı halleriyle piyasada olduğunu da hesaba katarsak Stingray efsanesi küllerinden doğuyor diyebiliriz.

08 Nisan 2009

Senna - Prost - Schumi

Üç efsane aynı karede. '93 sezonu olsa gerek. Marlboro McLaren'i ile Aytron Senna önde, ölümünden bir yıl önce. Atak yapmak için fırsat kollayan, bir sene aradan sonra Canon Williams ile pistlere dönen, Alain Prost. İkilinin arkasında ise gelecek için ilk sinyalleri veren Michael Schumacher, Camel Benetton Ford. Schumi'nin 1991'de sadece son 6 yarışta yer aldığını düşünürsek efsane üçlünün birlikte yarıştığı tek sezon.

Benetton ve McLaren, Ford motoru kullanıyor, Williams ise Renault. Prost&Hill ikilisiyle Williams açık ara şampiyon. Prost 16 yarışta 13 pole, 12 podyum ve şampiyonluk kupasıyla veda ediyor Formula 1'e.

Son 3 yarışta, McLaren'de Senna'nın takım arkadaşı Mika Häkkinen. Williams'ın test pilotu ise bir sene sonra Häkkinen'in takım arkadaşı olacak David Coulthard.

13-14 Yaşlarında, Bir Iverson Apaçisi...

2001’e geçelim. En sevdiğim sezon. O dönemki kankam iflah olmaz bir Allen Iverson apaçisi. Serinin ilk maçında, cep telefonunun yaygın olmadığı, olanların da Ericsson 688 olduğu o güzel zamanlarda, sabaha karşı telefon çalıyor. Bütün ev ahalisi ayakta. Arayan o “Allen Iverson apaçisi”… Tamam maç güzel maç da, yarım saat sonra zaten serviste göreceksin beni, nedir bu acele? O anda Tyronn Lue ile empati kurmuş vaziyetteki ben, “Bu seri daha bitmedi arkadaş” diye söylenerek çantamı hazırlamaya koyulurken Shaq, Kobe ve arkadaşlarının da bazı planları varmış neyse ki. Hatıralar sardı 4 1 yanımı, neyse devam edelim biz plan yapan o arkadaşlarla.

Cem biladerim yazıvermiş. Yazı, Lakerstr.com'da. Bahsettiği apaçi ben değilim ama ben de o zamanlar az Iverson apaçisi değildim hani... Cem'in bahsettiği ilk maçta servis gelmişti kapının önüne. Uzatmalar oynanıyor, yukarıdan "Murat ağabey sen git, bekleme beni." işareti yapıyorum. Okula geç gitmiştim maç sebebiyle, hala hatırlar gülerim. Daha beterine geleyim; Milwaukee Bucks ile oynadığımız konferans finali maçlarından biri, hangisi olduğunu hatırlamıyorum. Sabah 5-6 gibi elektrikler kesiliyor ve gelmek bilmiyor... Yatağın içine girip hüngür hüngür ağladığımı bilirim, komik geliyor yine...

12 Mart 2009

Gibicibigiggs!

Öncelikle, José'ye armağan edilsin bu forma... Neyse!

Bu adamın futbol stili beni mest ediyor arkadaş! Ne yapsa göze hoş geliyor işte... Maçın yazısını bir diğer Manchester United kalemi Svetlin yazacak, ben Giggs'i övmek istedim. Benim gözümde maçın adamı Giggs'tir. Asisti yapmış olmasının bile zerre değeri yok, öyle güzel oynadı ki yemişim asistini. Nasıl olsa o bunu hep yapıyor, çölde bir vaha gibi!

Manchester United'ın başına gelmiş en güzel şeylerden biri, çocukluğumun ve gençliğimin gerek profesyonellik gerek futbol gerek efendilik olarak en iyi oyuncularından biri... Taş çatlasa 2-3 sene daha oynar, muhtemelen Sir ile beraber asar formasını... Şimdiden özletecek kendisini kerata...

Hayır, ağlamıyorum.

Maç hakkında da bir yorum yapayım; Güle Güle José!

11 Mart 2009

Back to 1999

Maça saatler kala elimize güzel bir video geçti ama sevgili United yönetimine bağlı MUTV indirmemize izin vermediğinden ve maç öncesi son taktikleri oyuncularına anlattığı için Sir'e de ulaşamadığımızdan direk olarak yayınlayamıyoruz. Ama buraya tıklayıp 10 yıl önceki United-Inter eşleşmesini izleyip bir nostalji yapabilirsiniz.

Ronaldo, Zamorano, Diego Simeone, Yorke&Cole, Beckham, Keane, Schmeichel... Beckham'ın ortaları ve saçları en parlak çağında, Zamorano'nun (1+8) 18 numaralı forma giydiği zamanlar...

O günden bugüne kadar hala takımlarında devam eden Zanetti, Neville, Giggs ve Scholes'a da saygılar bizden.

07 Mart 2009

Dr. Strangelove

Şöyle bir bakıyorum günün önemli noktalarına;

Mathieu Flamini doğmuş... Arsenal oyuncusu olmasa iyi ki doğmuş diyebilirdim. Şu an pek umursamıyorum.

Öte yandan, biri bizim tarihimizde biri de Amerikan sineması tarihinde önem arz eden iki kişinin ölüm yıldönümü...

Çetin Emeç;

1990 yılında, fail-i meçhul bir cinayete kurban gitti şoförü ile birlikte. Bu ülkenin alnındaki kara leke cinayetlerden, boy verilemeyecek kadar derin devlet geyiklerini yaptıran ve bu geyiklere meze olan cinayetlerden biri. Her şeyi geçtim, vatandaşları geçtim, gazetecileri sırf düşüncelerinden ötürü öldürmek...

Stanley Kubrick;

Şöyle bir bakıyorum da, Paths of Glory'den sonrasını baz aldığımda bir tek Spartacus'ü izlememişim filmleri arasından. Eşinin anlattığı gibi, uzun yıllar üzerinde çalıştığı Napolyon filmini de çekebilseydi de Napolyon'u bir de onun aktaracaklarıyla görseydik diye düşünüyorum. Hastasıyım filmlerinin...

Son zamanlarda Kubrick diyince aklıma şu şarkı gelir, şarkıyı dinlediğimde de aklıma Kubrick gelir oldu... Bu da böyle bir anımdır.

Kubrick'e pek uymaz ama toprakları bol olsun, ne diyeyim...

01 Mart 2009

Canım Çekti İyi Mi..?