14 Kasım 2012

Erguvan

Askerde iken bana ilginç gelen Mutlu Tönbekici imzalı, Erguvan konulu yazısından kimi kesitleri ve bu kesitlerden esinlenerek oluşturduğum yazımı sizlerle paylaşıyorum.  



"Erguvan ne yeaa!?' diye boş geçmeyin. Roma İmparatorluğu'nda asillerin rengi. Elde edilmesi çok zor bir renk olduğu için sadece zenginlerin ve asillerin kıyafetleri o renkte. Hristiyanlar Yehuda Ağacı* diyor. İsa'nın havarilerinden Yehuda İşkariyot**, İsa'ya ihanet edip yerini ihbar edince İsa yakalanır ve çarmıha gerilir. Yehuda yaptığından pişman olur ve kendini bir ağaca asar. Ağacın yeni açmış beyaz çiçekleri, utançlarından renk değiştirip mor olur." diyor yazar.

Burada ben araya giriyorum ve yukarıdaki kesite birkaç ekleme yapıyorum. * , bilmeyenler için Yehuda'nın İngilizcesi Judas.
** Yehuda İşkariyot hakkında çok yazılmış çizilmiş, gerek din adamları gerek feylezoflar tarafından. Yaptığının özgür irade açısından incelenmesi, suçluluğunun veya suçsuzluğunun tabiatı gibi konular hala tartışılmakta. Yeni Ahit'te farklı anlatımlar mevcut; neticesinde İncil'lerde yazan her bilginin tarihi bir gerçek olmayabileceği tartışmasını doğurmuş. 

Yehuda'nın Öpücüğü- Gustavo Dore

Yuhanna İncil'ine göre 'Yehuda'nın Öpücüğü' denilen hadise ile havarisi Hz. İsa'nın kim olduğunu Roma valisi Pontius Pilate'nin adamına- Roma tarafından atanmış Judaea Musevi başhahamı Caiaphas- bildiriyor. 30 gümüş sikkeye Hz. İsa'ya ihanet ediyor. Tönbekici'nin yazısındaki kendini asma hadisesi, Matta İncil'inde bahsediliyor.

"Farsça 'argavan'dan geliyor. Aynı kelime İbranice'de 'mor' demek. Hz. İsa'yı çarmıha gererken onunla alay etmek için, asillerin rengi olan erguvan renginde bir kaftan koyarlar üzerine. Başına da dikenlerden bir taç. Sonra o kaftanı çıkarırlar gerçi; ama ressamlardan kaçmaz: Bundan dolayı, göğe yükselmiş Hz. İsa'yı daima erguvan renkli bir kaftan ile resmederler." diye yazmış Mutlu Hanım.

Biraz araştırınca, dini dayanaklarını merak edenler için, karşıma şu sonuçlar çıktı:


Yuhanna 19:2- Askerler de dikenlerden bir taç örüp O'nun başına geçirdiler. Sonra O'na mor bir kaftan giydirdiler. Önüne geliyor, “Selam, ey Yahudiler'in Kralı!” diyor, yüzüne tokat atıyorlardı.
Markos 15:17- O'na mor renkte bir giysi giydirdiler, dikenlerden bir taç örüp başına geçirdiler.
Matta 27: 28- O'nu soyup üzerine kırmızı bir kaftan geçirdiler. 



Kaynakların farklılık göstermesinin çeşitli nedenleri olabilir. Ama bizim kaygımız bu değil; amaç alıntıladığım hikayenin güvenilirliği. Eşgörüşlü İnciller'in (Matta, Markos ve Luka) iç içe girmiş yapısı (bkz. yukarıdaki görsel) ve tarihler boyu Hristiyan aleminin bile üzerinde anlaşamadığı kaynaklardan ötürü bugün değişik fikirler var- Hz. İsa'nın kanından ötürü, mor rengi kırmızıya daha yakın olmuş olabilir mesela bu yorumlardan biri. Ancak en azından atıfta bulunduğumuz kaynaklar elimizde. Erguvan kaftan konusunda Mutlu Hanım bir noktaya kadar haklı; ancak Hz. İsa'nın miracı ile ilgili kısmında sıkıntı var gibi. Ben pek çok resim aradım; ancak erguvan kaftan ile resmedilmiş miraca çıkan Hz. İsa göremedim. Örneğin Rembrandt'ın aşağıdaki yağlı boyasında, diğer pek çok eserde olduğu gibi erguvan kaftan görülemiyor. Meraklısı için İngilizce anahtar sözcükler 'Ascension of Jesus'. 



 "Erguvan'ın Osmanlı İmparatorluğu'nda da yeri var. Yıldırım Bayezid'in damadı Emir Sultan çok sevilen bir kimseymiş. 1429'da öldüğü vakit erguvan zamanıymış. Ertesi yıllarda, erguvanlar çiçeğe bezenince, müritleri ülkenin her tarafından Bursa'ya gelip Emir Sultan'ın türbesini ziyaret etmeye başlamış. İşte o günlere 'Erguvan Cemiyeti', 'Erguvan Faslı', 'Erguvan Bayramı' denmeye başlanmış. Yüz yıl öncesine kadar da kutlanmış erguvan bayramı. Kimi çok şiddetli deprem oldu bayram mayram kalmadı diyor, kimi Cumhuriyet zamanı tekkeler yasaklandı, Emir Sultan anılamadı, ondan bitti bayram diyor. Benim çocukluğumda Bursa'da ağacı bile yoktu. Son yıllarda Bursa Büyükşehir Belediyesi erguvan dikip bayramı yeniden canlandırmaya çalışıyormuş."

Okuduğum başka bir kitapta, Osmanlı'nın Manevi Mimarlarında, ise Emir Sultan ile ilgili bilgilendirici kesitler buldum. Hazır yukarıda mirac hakkında yazmışken, Emir Sultan'ın mirac ile ilgili söylediklerini paylaşmamak olmaz. Hz. Muhammed'in miracı hakkında Emir Sultan'ın söylediklerini, Muammer Yılmaz eserinde şöyle aktarmış:

"Hz. Muhammed'in Mirac'a çıkmasını en güzel izah edenlerden birisi de Emir Sultan'dır. Bugün 
de (bile) çıkışın cismani mi, yoksa ruhani mi olduğu üzerinde çok durulur.
Bir gün sohbet esnasında bir adam, Emir Sultan'a Hz. Muhammed'in Mirac'a çıkmasının cismani mi, yoksa ruhani mi olduğunu sorar. Emir Sultan da bu güzel suali şu şekilde cevaplar: 

'Ceddim Resul-ı Ekrem, Mirac'a bedeniyle çıktı. Mekansız, zamansız, cihetsiz, sıfatsız olarak Allah'ı gördü. Gözsüz, kulaksız, vasıtasız, ortamsız olarak Rabbi ile konuştu. Bu hususta kimsenin şüphesi olmasın. Bunun doğruluğu, Necm suresinde bildirilmiştir. Resul-ı Ekrem için cümle melaike ve bütün mahlukat salavat getirirler. Böyle yüksek bir zatın miracında bedenen veya ruhen olmasından şüpheye gerek yok. Bu beden, göz ve kulaklar, günde bir defa değil, dört yüz kere Mirac yapabilir. Buna şüphe etmemek gerekir. Allah bir Hadis-i Kudside: 
-Ey Habibim, sen olmasaydın, hiçbir şeyi yaratmazdım. buyuruyor. Bu Hadis-i Kudsi, bunun doğru olduğunu gösterir."

(Emir Sultan hakkında ilk olarak buraya, sonrasında ise şuraya )

Yazıyı sonlandırırken merak edenler için erguvanların nerelerde bulabileceğinizi aktarıyorum. Tönbekici'ye gelen tweetler mekanları şu şekilde sıralamış: 

İstanbul- Boğaziçi Üniversitesi bahçesi, manzaranın sağında / Aşiyan, Tevfik Fikret bahçesi / Bebek sahildeki Mısır Konsolosluğu karşısındaki inşaat alanında / Beşiktaş Valideçeşme'de taksi durağının arkasında / Harem otogarı- Salacak arası / Çatalca / Kuzguncuk Fethi Paşa Korusu / Beylerbeyi Korusu / Beykoz çavuşbaşı / Baltalimanı Emirgan arası ve Emirgan Parkı / Arnavutköy'den Akmerkez'e çıkarken Türkan Saylan Parkı / Tarabyaüstü 
Bursa- Uludağ yolu / Orhangazi- Bursa arası, Süpürgelik tırmanış rampası / Nilüfer Parkı 
Konya- Alaeddin Tepesi / Üçler Mezarlığı / Meram'ın bahçesi 
Diyarbakır'da Surlar dibinde, Kütahya'da Porsuk baraj gölü kıyısında ve Balıkesir- Akhisar yolunda, Balıkesir Polis Okulu'nu geçtikten sonra rüzgar türbinleri civarında.