03 Ağustos 2010

Japonya Seyir Defteri- 2

Japonya gözlemlerimi aktaracağım yazı dizisinin ilki metro ile kapandı; ikincisi de metro ile açılacak. Bu yazıda sevgili Kayhan K.'nın yönelttiği soru üzerine, Türkiye'deki metro çalışmaları ve projedeki gecikme ile Tokyo Metro'sunun inşaası ve arkeolojik altyapı farklılığından bahsetmek istiyorum.

Yazıya girmeden evvel şunu belirtmemde fayda var. Konular üzerinde herhangi bir özgül eğitimim veya uzmanlığım yok; fakat İstanbul'daki metro çalışmaları hakkında işi yapan firmanın kapsamlı ve eğitici bir sunumuna katılma fırsatım oldu. Arkeolojiye olan ilgim ve Tokyo'daki gezi yerlerindeki eserlerin tarihi arkaplanlarında okuduklarımı harmanlayarak birazdan okuyacağınız yazıyı hazırladım.

İlk olarak İstanbul'daki metro çalışmalarından sadece arkeolojik bağlamda bahsetmek istiyorum. Zira projenin yapımı süresinde karşılaşılan zorluklar, daldırma tünel teknolojisiyle yapılan dünyadaki en derin raylı tünel olması, tarihi yarımadanın özel durumuna girersem; Japonya'dan bahsedeceklerim sadece projeyi yapan grubun büyük ortağının Taisei inşaat firmasının ve bu projenin planlanmasında rol alan Marubeni firmasının Japon olması olacak.



Yukarıda gördüğünüz resimde alanın büyüklüğünü ekrandan çıkarmanız mümkün sanırım. Ben gidip görmedim ve bana zamanında söylenilen rakamı da çok hatırlamıyorum. Ama şu sarı ile çizilmiş yer Marmaray'ın metro durağı; 7 m yüzeye kadar kazılmış yer var olan metro durağına bağlantı yapılacak tesis. Yukarıdaki resimde gözükmeyen; ancak aşağıdaki resimde görebileceğiniz, proje sırasınca bulunan tarihi bir liman var, ki burası TCDD hattına aktarma tesisi olarak yapılması planlanmış evvelinde. Şu anda müzeye dönüştürülüyor.



Şimdi bu kalıntılara zarar gelmesin diye arkeologlarımız, büyük bir özenle sadece kaşık ve fırça kullanarak bunları gün yüzüne çıkarıyorlar. Bu işlem yaklaşık 4 yıl sürüyor sadece Yenikapı durağı için. Belli bir derinliğe indiklerinde Osmanlı, daha sonra Bizans, Roma ... sırasıyla belirli bir tarihe kadar kazan arkeologlarımız, toprağın niteliğine göre artık daha fazla kalıntı olamayacağından emin olana dek inşaatın başlamasına izin vermiyorlarmış. Şu anda, Yenikapı'daki arkeolojik çalışmalar sonuçlanmış; ancak Cağaloğlu'nda hummalı bir çalışma devam etmekteymiş.

Bu paragrafa kadar hala Japonya'dan bahsedemediğimi biliyorum; fakat bu vesileyle Marmaray hakkında az da olsa güncemizde bahsetmiş olmak istedim. Konuyla ilgili sorusu olanlar varsa, daha sonra konuşuruz. Şimdi gelelim Japon Metrosu'na.

Günlük taşınan yolcunun yaklaşık 9 milyon olduğu, 282 duraktan oluşan ve 1927'den beri işleyen Tokyo Metro'su, 2. Dünya Savaşı sonrası ABD hava saldırısından şehrin geri kalanı gibi etkilenmiş. Japonya'nın geri kalanı gibi Tokyo da, 1945'ten sonra yeniden yapılanma sürecine girmiş; doğal olarak ulaşım ağını baştan yapmak durumunda kalmışlar. Olayların gelişiminde ufak değişiklikler olabilir- ama genel olarak tarihsel ilerleyiş budur.

Tokyo, kelime anlamı olarak doğu başkenti demek olup; feodal shogunlar ve samurailerin söz sahibi olduğu kralın fazla esamesinin okunmadığı Edo döneminin kapanıp bugünün endüstriyel Japonyası'nın tek nesil içerisinden temellerinin atılıp meyvelerinin alındığı Meiji döneminin başkentidir. Bu işleri başaran Japon kralının taç giydikten sonraki adı da Meiji'dir. Aşağıdaki resim de Japon kraliyet ailesinin sarayı. Bildiğin tahtadan yapılma. Beton yok. Çimento yok. Tahta. Depremler, yangınlar derken yıkılan tüm yapılan tabiat anaya geri dönüyor.



Okuduğum çoğu belgede yangından tahrip olan ve aslına uygun yapılmış pek çok tarihi eser vardı. Ya da 2. Dünya savaşında atılan nükleer bomba ve daha sonra 1945'te yapılmış olan ABD hava saldırısı neticesinde hasar alma veya yok olma hikayeleri. Dediğim gibi konuya çok hakim değilim; tahta dediğin de arkeolojik kazılarda çıkıyor nihayetinde. Eğer öyle olmasa Yenikapı'da gemi kalıntıları ve liman kazıkları bulamazdık. Konuyla ilgili bilgisi olanlar yorumlarını esirgemezlerse memnun olurum.
Ben de Türkiye'ye dönene kadar, yerel halk ile konuyu tartışıp buraya ekleme yaparım.

Daldan dala atlamışım gibi hissettim yazı da birazcık; ancak sadece gözlem ile bu kadar akıcı olabildim. Japon kaynaklardan aldığım bilgilerle ilerleyen yazılarda bu konu hakkında daha da bilgi paylaşmayı düşünüyorum. Görüşmek üzere.