14 Kasım 2012

Emir Sultan


"1368 yılında Buhara'da doğan Emir Sultan'ın soyu Hz. Muhammed'e dayanır. Ona Buhara'da doğduğu için Muhammed Buhari, Seyyid olduğu için Emir Buhari, Yıldırım Bayezid'in damadı olduğu için de Emir Sultan denilmiştir. 

Emir Sultan 17-18 yaşlarına geldiğinde babası vefat etti. Babasının vefatinden sonra bir müddet Buhara'da kaldı. Sonra aldığı İlahi emir üzerine Mekke'ye gitti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra Medine'ye geçti. Niyeti, Hz. Muhammed'in mübarek kabirlerine yakın bir yere yerleşmek ve ömrünün sonuna kadar orada kalmaktı. Fakat gördüğü rüya niyetini değiştirdi. 
Rüyasında Hz. Muhammed ve Hz. Ali yan yana oturmuş halde idiler. O da gidip edeple yanlarına diz çöküp oturdu. Hz. Ali ona: 
'Ey oğlum sana Cenab-ı Hak tarafından ceddin Muhammed'in sünnetini takva yoluyla öğretmen için Rum iline (Anadolu) gitmen işaret olundu. Senin önünde ilerleyen üç kandil belirecek, o kandiller nerede gözünde kaybolursa orada kalacaksın. Mezarın da orada olacak.' dedi.
Emir Sultan uykudan uyanınca: 'Demek ki takdir-i ilahi böyle.' diyerek yola çıktı. Hz. Ali'nin dediği gibi, üç kandil ona rehberlik etti. Bursa'ya geldiği zaman, önündeki nurdan üç kandil, pınar başında üç servi civarında fakirler için tahsis edilmiş eski bir kilisenin yanında durdu. Böylece Bursa'ya yerleşti. 



  
Yukarıdaki Emir Sultan Camii, Bursa'da, Yıldırım Bayezid'in kızı Hundi Fatma Hatun tarafından kocası Emir Sultan adına inşa ettirilmiştir. Hundi Fatma Hatun ile Emir Sultan'ın evlenme hikayesini alıntılıyorum: 

"Emir Sultan Bursa'ya geldiği zaman, Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid Macarlarla savaşıyor, Rumeli'de fetihlerine devam ediyordu.

Yıldırım Bayezid'in kızı Hundi Fatma Sultan evlenme çağına gelmiş, güzelliği ile de göz kamaştırıyordu. Fatma Sultan iki kez rüyasında Hz. Muhammed'i gördü. Resul-i Ekrem kendisine:
'Eğer ahirette benden şefaat etmemi istiyorsan oğlum Muhammed Buhari ile evlen. Sakın beni kırma ve sözümü dinle.' diye buyurdu. Bu sıralarda Fatma Sultan'ın Rumeli Beylerbeyi Süleyman Paşa ile evleneceği söylenmekte idi.
Rüyanın dehşeti ve sevinci ile uyanan Hundi Sultan çaresizlik içinde ne yapacağını şaşırdı. Acaba göründüğü gibi fakir ve garip bir kimse olan Emir Sultan'ın bu İlahi emirden haberi var mıydı? Kiminle ve nasıl haber gönderebileceğini düşünen Hundi Sultan; rüyasını edep ve haya sahibi hizmetçisine anlattı ve durumu Emir Sultan'a bildirmesini söyledi. Hizmetçi gidip durumu Emir Sultan'a anlatınca Emir Sultan: 
'Bizim de malumumuzdur. Nikahımız, Allah tarafından kıyıldı. Dinimiz üzere burada da kıyılması gerekir. Durumu Hundi Fatma Sultan'a iletin.' dedi.

Yıldırım Bayezid henüz Bursa'ya gelmemişti. Valide Sultan ise kızını vermek istemiyor, işi de yokuşa sürüyor, Emir Sultan'dan kendine göre olmayacak şeyler istiyordu: Kırk deve yükü altın. Emir Sultan: 'Validemiz develer göndersinler, istediklerini yerine getirelim. İstediği altınları gönderelim.' diye haber göndermesi, sarayı büyük telaşa düşürüyor, bu işe kimsenin aklı ermiyordu. Böyle fakir bir dervişin kırk deve yükü altını nasıl vereceğine şaşırıyorlardı.

Emir Sultan ile Hundi Fatma Sultan'ın evlenmelerine karar verilince Fatma Sultan, kendi el işlemesi gömlek ve çamaşırları Harem Ağası ile Emir Sultan'a gönderdi. Emir Sultan bohça geldiği zaman bir odada mangal yakmış, öğrencileri ile sohbet etmekte idi. Bohçayı alıp bir kenara bırakan, sonra da açıp içinden bir mendil alan Emir Sultan; mendilin içine birkaç köz parçası koyup mendili kapadı. Tebessüm ederek Harem Ağası'na: 

'Valide Sultan'a selam söyleyiniz. Biz fakir dervişlerin sultanlara hediyesi ancak böyle köz parçası olur. Kabul etmelerini arz ederim.' dedi.

Harem ağası mendili açıp açmamakta tereddüt edip kendisini zor tuttu. Valide Sultan'a teslim edilen mendilden ateş taneleri değil, gözleri kamaştıran elmas parçaları çıktı. Bu durumun Emir Sultan'ın kerameti olduğu anlaşıldı.

Sonunda Devlet Hatun'un izni, Molla Fenari'nin kıydığı nikahla iki genç dünya evine girerler. Bu işten rahatsız olan gönlü karalar, yemez içmez, haberi Yıldırım Beyazid'e ulaştırırlar. Bayezid Han, zehir gibi bir öfkeye kapılır. Öz kızı, nasıl kendisinden izin almaksızın evlenebilmiştir? Ve hiç düşünmeden kararını verir, Emir Sultan ve kızı cezalandırılacaktır. Bunun için Bursa'ya Süleyman Paşa kumandasında tepeden tırnağa silahlı kırık sipahi gönderir. 

Süleyman Paşa, Bursa'ya gelince Valide Sultan'dan onları istese de alamaz, kırk asker saraya saldırır. Emir Sultan bu hali görünce çaresiz, besmele çekip tek bir ayet okur. (Yasin Suresi 29) O anda kırk sipahi kadid (etleri dökülmüş, kemik kalmış iskelet) olur. Kadid olan kırk yiğidin cenaze namazlarını Molla Fenari'nin kıldırdığı ve kadidler kubbesine gömüldükleri söylenir. Derler ki Bursa'da 'Kadidler Semti' adını bu olaydan alır.

Molla Fenari, Yıldırım Bayezid'e padişahın Emir Sultan'ın ve kızı Hundi Fatma Sultan'ın öldürülmesi için Bursa'ya asker gönderdiğini duyduğu gibi bir mektup yazar. Emir Sultan'ı tanıtan ve anlatan, dini alıntılar içeren bir mektuptur. Emir Sultan'ın kerametini ve kırk kadidi anlatır. 

Molla Fenari'nin mektubu Yıldırım Bayezid'in eline bir kale kuşatması sırasında geçti. Emir Buhari'ye öfkesi kalmamıştı; fakat bir başka öfke ile kükremekteydi. Zira kale bir türlü düşmüyordu. Yeniçeriler ve sipahiler arasında ümitsizlik alametleri belirmeye başlamıştı ki bir sabah, kale kapısının açıldığını görürler. Açan 20-25 yaşlarında bir delikanlıdır ve onu Yıldırım Bayezid ve beraberindeki bazı askerler de görmüşlerdir. Zaferden sonra Yıldırım, o gencin bulunmasını emrederse de bütün aramalar sonuçsuz kalır. Yer yarılmışmıştır da içine girmiştir sanki. 

Yıldırım Bayezid ordusuyla Bursa'ya döndüğünde, şehrin ileri gelenleri tarafından karşılanır. Aralarında Emir Sultan da vardır. Hayret, işte kale kapısını açan genç burada, karşısında durmaktadır. Yıldırım Bayezid, heyecanla ürperir. Üstelik bu gencin damadı Emir Buhari olduğunu öğrenince O'nu öldürtmek istediğini düşünerek büsbütün şaşkınlığa düşer. Molla Fenari'nin mektubuyla içinde uyanan sevgi, şimdi bir kat daha artmıştır."