03 Nisan 2010

deneme, 030410

Merhaba sevgili gönül dostları,

Haftasonu için memlekete dönünce icra ettiğim yegane etkinlik muhtelif spor karşılaşmalarını izlemek. kablonet'in uğramadığı bir muhitte olan evimizde, çok şükür digiturk var- "digi gidi seni gidi türk"te spormax, ligtv, nbatv bilumum kanal geçici bir süreliğine açık olduğundan zamanımın çoğunu tv karşısında geçiriyorum.

Zaten aptal makinesini genelde kullanmam, inek öğrenci/ sportif genç/ protest zihniyet eksenli nedenlerden ileri geldiğini düşünüyorum, izlemediğim vakit de çok sevdiğim spor müsabakalarını takip edemiyorum. Bir daha zaten diyeceğim sevgili dostlar; ancak ZATEN spor yapamıyorum artık- niye derseniz arkadaş kalmadı, bireyselci sporlara yönelip ağırlığa girsem, koşu- kros yapsam mı diye gidip gelmiyor da değilim; ancak bunlar bana zor geliyor. Nasıl ki rejim zor geliyorsa (?) ama sporsuzluğumu, yıllardır spor ile tolere ettiğim diyetimle birleştirince ortaya şişmanlığa giden yolun haritası çıkıyor. Paragraf sonu notu olarak, 60 km yol almayı göze aldım- perşembeleri kuştepe'de basketbol oynamaya karar verdim: bilginize.

Gençliğin verdiği heyecanı hepiniz bilirsiniz ey dostlar. Herkes de farklı türlü baş verir/ gösterir; bende sportif alanda hırs ve azim olarak baş verdiydi. Gençlik öncesi arkaplanımın bende bıraktıklarının da bunda etkisi vardır tabii ki ancak en nihayetinde kendimi apaçi kategorisine koyacak kadar bağnaz bir sporseverdim ey dostlar.



Yıllar ilerledikçe bazı şeyler fanileştikçe takip azaldıkça ilgi göreceli olarak azalınca apaçilik de azalıyormuş ey dostlar. Bir McGrady vardı ne oldu ona bilen var mı mesela? Ben mesela artık bilmiyorum. Sporu spor olduğu için takip ediyorum gibi bir hava var üzerimde. Bu yazdıklarım kimine "haspirin lan oradan" dedirtebilir ama evet, ben bunu diyorum arkadaşlar. Şu an yazacaklarım benim hipotezimdir, öyle ahım şahım bir şey değil anlayacağınız: Bir insanın arada (okyanus+ avrupa kıtası) kadar mesafe olan bir spor organizasyonundaki oyuncuya duyduğu ilgi ve sevgi, onu takip etme sıklığı ile doğru orantılıdır.

Yazının başından şu paragrafa kadar asıl değinmek istediğim konu olan Feberbahçe Acıbadem- RC Cannes 4'lü Final mücadelesine bir türlü giremedim ey dostlar, hüzünlüyüm; zira bir yazının uzunluğu onun okunulurluğunu acayip düşürür. Ama yazdığım yazıların çoğu akademik eksende ve uzun soluklu olduğunu göz önüne alarak beni mazur göreceğinizi umuyorum.

Bendeniz voleybol takip eder miyim? Belli başlı önemli karşılaşmalar dışında etmem; ama ailemde fanatik Fenerbahçe'liler olduğundan Fenerbahçe'nin hangi spor dalında ne mücadelesi varsa takip ediliyor. Özellikle FBTV bu konuda çok önemli bir aracı kuruluş. Ruh-i apaçi halim geç ergenliğe girdiğim bu yıllarda fanatikliğe doğru ilerliyor diye hissediyorum sevgili dostlar. Tabii bu yaptığım yorumların hepsi bireysel değerlendirmeler olup oldukça öznel çıkarımlardır.



Maç boyunca zaman zaman bilgisayarı açıp twitter'dan da muhtelif kişilerin mesajlarından maça farklı yorumlar aldım; ancak benim maç hakkındaki yorumum şudur: Bu oyunu izlerken tuvalete gitmeyeceksin. Tüm maç hacet gidermedim, uzatmada beraberliği yakaladıktan sonra küçük su dökme maksatlı kenefe gittim; kendimi ve takımı finalde buldum. Ha sen buna tamtam kemkem totem totenam dersin orası ayrı konu ama sonuçta finaldeyiz. Canlı yayın sırasında, adını bilmediğim ama yorumlarıyla seyri güzelleştiren Ömer Üründül olmayan yorumcu, Türk bayan voleybolundan Eczacıbaşı ve Vakıfbank'ın bu seviyeye kadar yükseldiğini söyledi. İnşallah, sarı melekler yarınki final karşılaşmasında şampiyonluğa kanatlanırlar.

Kıyısından köşesinden oynadığım bir spor olması dışında, doğru düzgün takip bile etmediğim voleybol sporu için teknik inceleme yapmayı bireysel olarak doğru bulmuyorum. ama Gamova iyi topçu arkadaş. Tanrı gibi, herkese yukarıdan gördüğünden midir nedir bilemiyorum ama alıyor/ veriyor; vuruyor/ blokluyor. Gereğinde 3'lü bloğa geldi; yeri geldi 3'lü bloğun üstünde sayı yaptı. Bir ara maçın sonlarında 3 pozisyon üst üste yorumcumuzun deyişiyle "öldüremedi", ancak "o kadar kusura kadı kızında da olur". Ellerinden öpüyorum Ekatarina Gamova.

Aziz Yıldırım kişiliğinde bir başkan, Fenerbahçe Acıbadem birleşmesinden sonra takımın yönetimini bıraktığı Mehmet Ali Aydınlar, zamanın basın açıklamasında "Bizim olduğumuz yerde başarı daimdir" diye bir beyanda bulunmuş. Aziz Yıldırım da oradayken. Kendini mi övmüş yoksa birlikteliği mi yüceltmiş orası ayrı bir konu; ancak bu sene kurulan takımdaki oyunculardan sadece 3'ü önceki seneden. Başarıyı Acıbadem sağlayacaksa sağlasın, biz taraftarlığı sonuna kadar sağlarız!

Kızlara yarınki final mücadelesin gönülden başarılar!