16 Temmuz 2009

berege günlükleri



bu akşam cnbc-e ve e2 arasında diziler arasında gezinirken gözüme çarpan, konuyu ve tarihi inceleyişteki farklılık ilgimi çekti. chuck'ı izlediğimde duygusal yanı bir erkeğe göre oldukça ağır, konuşması bûluğ çağına yeni erişmiş bir kıza benzeyen karakter, diziye adını veriyor. chuck ın üniversitedeki kız arkadaşı da Jordana Brewster imiş dizide, son 2 bölüm itibariyle bundan haberdar olabildim. ara not: diziye bilmemkaçıncı sezonun nereden baksan 5. bölümünden başlamak da benim durumumdaki bir aylağa uygun.

emin değilim ancak chuck'a ilgi duyan ve zamanında aralarında bir şey geçmek üzere olan sarah, aynı zamanda Moon Light'ta da oynuyor. aylak dediysek de sarah yı kimin oynadığını bulmak için http://www.imdb.com/ u kullanmamazlık edecek değilim. yalnız www koymak başına zor geldiğinden çekirdek adresi yazdım. Bimemnere 1. Sulh Mahkemesi'nce yasaklı olduğunu öğrendim. www ile çalışıyor. ilginç. yeni paragrafa geçelim.


Beth Turner

yaptığım ufak bir araştırmadan sonra meğerse chuck'taki Sarah ile MoonLight'taki Beth aynı kişi değillermiş. Sarah'yı Yvonne Strahovski, Beth'i ise Sophia Myles canlandırıyor. Ben Yvonne'u ilk kez chuck da gördüm; ancak Sophia'yı bir yerden gözüm ısırıyordu. chuck diye düşünmüştüm; ama underworld serisindenmiş. her ne kadar Kate Beckinsale varken diğer oyuncular geri planda kalsa da... Beth ve Sarah nın resimleri..


Sarah whatever

chuck için yukarıda bahsettiklerim, MoonLight ın esas oğlanı St. Mick John için pek geçerli değil.

Resim zaten kendini anlatır nitelikte st.mick.john ın nasıl biri olduğuna dair. bir vampir olmasının bu durumda payını şahsen yadsımıyorum, hatta destekliyorum. ama vampir olmasına rağmen insan ırkına karşı sahip olduğu merhamet ile iyilik meleği rolünde. chuck ise iyi niyetiyle tüm olayları arap saçına çevirebilen bir çaylaklığından prim yapıyor.

Ara not 2: yazının buraya kadar olan kısmıyla, aşağıdaki resimden sonra yaptığım bağlama arasındaki bağlantı çok incedir, dikkatli olunuz.



bu iki dizi dışında bir de madmen'e tutulup izlemeye başladım. x'inci sezonun z'inci bölümünden. bayağı sağlam tutuldum anlayacağınız. yukarıdaki bayan January Jones, dizinin ana karakterlerinden Don Draper'ın eşini oynuyor dizide. diğer 2 dizideki sarışınlarla bayağı benzeşiyor ya da gecenin bir yarısında bana öyle geliyor.

neyse, ilk başta dikkatimi çeken kennedy'nin başkanlığı döneminde ('60 lar diye aklımda kalmış, bir yorum bırakırıverin değilse) iş yerlerinde içki de serbestmiş, sigara da. hatta günlük hayatta o kadar çok sigara içiliyormuş ki dedim kendime, yönetmen bunu seyirciye hissettirmek adına dizinin her yerine sigara sinmiş. birkaç görüntü koyarak yazıya görsellik ekleyeyim.





resimlerden 60 lar havasını almışsınızdır umarım. renkler, kıyafetler, saç stili, mobilyalar vs..

zamanında arkadaşın biri resim koy diye eleştiride bulunmuştu. şimdi de çok koydum gibime geldi. neyse bu da böyle bir yazı olsun.

yavaş yavaş yazıyı bir sonuca bağlamak gerekiyor. chuck daki sönüklüğü, madmen de eşi aldatma- iş yerinde içki- sağlıksız yaşam için gereken tüm unsurlar ile atabilirsiniz. hayatı sorgular hale gelebilir, böyle çalışılır mı lan? böyle içerek sigarayı ciğerlere bu sıklıkta çekerek ömrüm ne kadar olur diye sorgulayabilirsiniz. yeşilay'a yakınlık duyarsınız. moonlight için bir şey diyemeyeceğim, en azından hayat tarzı açısında; adam sonuçta vampir. yemiyor, içiyor bizim gibi. içkisi 0 Rh+, yemeği B negatif.

biliyorsunuz 19 temmuzda tüm kapalı alanlarda sigara içme yasağı ülkemizde yürürlüğe resmen giriyor. bu durumda devletin yaptırımcı yapısını irdelememe yardımcı oldu madmen. bundan 4 yıl önce yazdığım bir kompozisyonda Thomas Hobbes'un düşüncelerine şöyle değinmişim: "insanoğlu doğası gereği yıkımcıdır ve zorlayıcı bir güç olmadan, muhtemelen kimse için güvenlik veya ahlaki düzen mümkün olmayacaktır."

düşününce tarih boyunca insanoğlu, aktivitelerini ve/veya diğer bireylerle ilişkilerini kontrol etmesi adına hep kendinden daha ulu bir kuruma ihtiyaç duymuştur. devlet ve birey arasındaki sosyal mukavele bozulmadığı sürece, devletin bu yaptırımcı kuvveti genelin iyiliği için fena işlememiş sayabiliriz.

yani madmen deki ortamlardan günümüz çalışma ortamına en azından kavuşmuşuz. bundan sonra da tüm kapalı alanlarda duman solumak durumunda kalmayacağız. otobüs yolculuklarında sigara dumanından midemin bulandığı günleri hatırlarım, şu anki halimize bakınca kaydettiğimiz ilerlemeye şapka çıkartabilirim. dip not: dünya fenerbahçeliler günü ile sigarayı bırakma gününün çakışması da ayrı bir tesadüf.

sevgi, saygı vs.