Saygıdeğer adaşımın sevgili Doğuş'un barındırdığı benzerliklerle ilgili yayınladığı girdiden sonra ne yazsam ne etsem günlüğümüzün devamlılığını sağlayamayacağım.
Gel gör ki kafam da iyiyken bir şeyler yazmazsam duramıyorum. Bu durumda yapacak bir şey olmadığından deneme kokulu alkolik muhabbetine bir kez daha hoş geldiniz diyorum.
Yakın sayılacak bir zamanda yazılarıma resim eklemem ve cümlelere başlarken vs. büyük harf kullanmam konusunda geri dönüşler almıştım. Açıkçası bu resim koyma işi çok yaş, bunu en başta söyleyeyim. Alkollü kafa ile bu işlere bulaşmak işkence oluyor tahmin edebileceğiniz gibi. İmla kurallarına uyduğuma şükür, fark ettiyseniz küçük/ büyük harf konusuna da ayrı bir önem veriyorum- belirtmeden geçemeyeceğim.
Mezun olduğum şu günlerde ne yapıyorum diye kendimi sorguladığımda, hiçbir şey yapmıyorum diye cevaplayabilirim rahatlıkla. Okulunu zamanında bitirebilen güruhtan biri olarak, bitirme tezi hocamın beni referans göstermesi sayesinde iş görüşmesine bile gidebilme şansına erişebildim. Gelin görün ki benim gönlümde yatan yüksek lisans yapmak olduğundan hala embesil bir şekilde, ÖSS'ye girdiğimden beri olduğu gibi, yanıt/ kabul beklemekteyim.
Lüleburgaz gibi Trakya'nın incisi, güzide bir şehirde yazı geçirmek için kesinlikle arkadaşlarına ihtiyaç duyuyorsun. Bunu özellikle bu yıl anladım. Hiçbir arkadaşım olmadığından yöre geleneği içmeyi tek başıma yapıyorum. Basketbolumu tek başıma icra ediyorum, spor salonuna tek başıma gidiyorum. Stadda tek başıma koşuyorum. Peki bunları ne s.kime buraya yazıyorum? Bilecik'te turnuva var ya, GM'lerden biri okur da değerlendirmemi ona göre yapar diye. Alkol alıp da sporunu eksiltmeyen bir tipleme bu berege diye.
Şu yazıyı yazarken yanımda bir kadeh rakı var, arka planda çalan şarkı Douzi- Myriama. Ondan önce misal Volkan Konak çalıyordu. Çok merak eden varsa Volkan Konak'tan önce çalan kim diye, cevabım Latif Doğan olacaktır. Ondan önce de Kazancı Bedih çalıyordu. Garip kafalardayım anlayacağınız. Alkolden olsa gerek.
Olsa gerek demişken, şu sıralar yaptığım etkinliklerden biri de kitap okumak, o da Sıkıntıdan olsa gerek. Birkaç girdi önce Fransız edebiyatı vs diye bir şeyler gevelemiştim. Jean Paul Sartre'ın bir kitabını okuyorum. Sıkıcı olabilir kitap; ama genel sıkıntı düzeyim kitap okuyacağım zamanki sıkılmamdan daha yüksek olduğundan kitap okumayı yeğliyorum. Bu da Türk Gençliği'nin içinde bulunduğu durum için pek iç açıcı bir durum değil sanırsam. Ata'm izindeyiz, sirozdan öleceğiz diye boşuna adapte etmemişler duruma. Gerçi eşinin dizine yaslanan bayanı görüp, çifti tartaklayan site güvenlikçisinin haberini okuduktan sonra; ülkenin olayının eğitimsel olmaktan öte temelsel boyutlara ulaştığını rahatlıkla idrak ettim. Sizler de gözlerinizi dört açın, hazır olun.
Şu yazıya bir sonuç yazmak da bayağı dert oldu an itibariyle. Pek değişik şeylere parmak bastıktan sonra, ne ile sonuçlandıracağıma gerçekten karar veremedim. Şöyle yapayım o zaman; girdiyi oluşturduğum saate istinaden CNBC-e'de yayınlanan dizilere bakalım. Malum işim olmadığından gece onlara sarıyorum.
Benim gibi zamanında Buffy the Vampir Slayer, Angel izleyenler için; pek kaliteli olmasa da, şahsi görüşüm, ilgi çekici bulup izleyebilecekleri MoonLight var. Yeni bir vampir dizisi. 2 bölüm arka arkaya geliyor. Amerikanlar'ın dediği şekilde, doubleheader. CSI: NY var daha sonra. Fena bir program değil açıkçası. O saate kadar net uykunuz gelir, olmazsa gidip 2.40 TL'ye Efes Fıçı alıp içersiniz 5 dk'da, uykunuz gelir. Gelmezse beni bulun, diğer yolları konuşuruz. Hadi eyvallah.