30 Ağustos 2010

FIBA 2010 World Basket Seyirci Sorunsalı

İki gün oldu maçlara gidip geliyorum. Malum gönüllü olduğum için maçtan çok önce salona gidip maçlar bittikten sonra salondan ayrılıyorum. Basında gördüğüm saçma bir konuya değinmek istiyorum. "Tribünler dolmadı, boş kaldı, seyirci ilgisiz". Bence bu ucuz bir yorum. Biletlerin günlük satıldığını, tek biletle üç maç izlediğini hepimiz biliyoruz tamam. Ancak her bilet alan adamın üç maçın üçünüde izlemediğini ekran başındaki adam bilemeyebilir de orada bulunan basının göremediğine çocuk olsa inanmaz. Seyircilerin maç seçtiğine bizzat şahit oldum iki gün boyunca. Maçı olan takımın seyircisi maçtan yaklaşık yarım saat önce salona geliyor, maç bitincede gidiyor (geneli) . Aynı sirkulasyon devam eden maçlarda yine gerçekleşiyor. Bütün biletlerin aynı grubun takımlarına eşit şekilde pay edildiğini varsayar isek basit bir hesapla maç esnasında salonun 2/6'lik kısmı anca dolar. Olmadı 3/6. Demek ki zaten salonu doldurma ihtimali gayet zayıfmış.

Bilet fiyatı Türkiye standartları için sarsıcı değil bence. Zone1 için üç maçı 90 liradan izlemek hesaplı. Sonuçta İspanyayı, Fransayı falan izliyorsunuz. Ancak diğer günler için ekstra 90,90,90,90 veya 40,40,40,40 şeklinde gitme ihtimali yok. Sabancı olsan kıyamazsın o paraya işte :)

Neyse fazla kıllattım yine. Diğer ufak notlarımı bildirmek istiyorum. Litvanya seyircisini bizim Buca taraftarına benzettim. Çoğunluğu maça kafası güzel geliyor. İlk gün merdivenlerden, koridorlardan Litvanyalı topladık. Tribündeki sevimli görüntüleri olduğu kadar kafaları güzel yaptıkları ile de eksi not aldılar benden. Fransa seyircisinden tiksindim. St.Germain Huzur Evi sakinleri Dünya Şampiyonasına gezi düzenlemiş gibi hissettik. Derisi buruşmamış Fransız sayısı düşüktü. Yaşları gibi küstahlıkları had safadaydı. İngilizce konuşan Fransız sayısı çok azdı. Bilmediğinden değil götlük olsun diye yaptıklarını anlayabiliyoruz. Sevemedim Fransızları. İspanyollar'ın çoğunluğu İzmir'de yaşayan İspanyollar. Biraz çekingenler, genelde kendi hallerinde takılıyorlar. Türk taraftarlarda çoğunlukla İspanya'yı destekliyor. Formalı tişörtlü çok İspanyol apaçisi Türk gördüm. Lübnanlılar bildiğin Lübnanlı. Sigara içilmez pankartının altında çömerek sigara içen mi ararsın (ki her 20 metrede bi sigara içilebilir alanlar var koridorlarda) sıçıp sifonu çekmeyen, fotoğrafını çektirtip satın almayan... Yine de 90dk susmadılar tarzı desteklediler takımlarını. Kanadalı 3-5 kişi gördüm onlarda yanlışlıkla geldiler heralde. Yeni Zelandalı taraftarlar açık ara favorim. Muhtemelen İngiltere'de yaşıyan kiwiler gelmiş. Son derece rahatlar. Bünyeler alkole alışkın olduğu için alkollü olsa da kontrolsüz değiller. Tribünde "neşe" yapan tek ekiptiler. Daha kalabalık gelseler eğlence artardı.

Bunların haricinde gördüğüm ve ayıpladığım bi olay oldu. Öğlen Litvanyalı seyirciler salona girerken sarhoş bi taraftar bi bayan polisi bildiğin avuçladı. Tam "parmak attı" tanımına uymasa da net taciz etti. Ben tam ulan olay çıktı be derken kadın polis gayet sırıtarak hıhı hihi falan sesler çıkardı. Şimdi diyelim ki aynı olay Buca maçında oldu... Sizin pasifliğinizi yiim ben be kamiller!!!