02 Ağustos 2010

Japonya Seyir Defteri

Japonya'da geçirmekte olduğum süre boyunca gördüklerimi not almamın çok hayati olduğunu anlamam, buradaki ikinci günüme denk gelir. Günlük tutmayı oldum olası bana göre bulmadığımdan bari en azından not alayım da, her şeyin her türlü farklı olduğu bu ülke, ırk ve kültür hakkında gözlemlerimi olabildiğince paylaşabileyim istedim. Ha, çok mu meraklıyım peki paylaşıma? Pek sayılmaz, ama eş- dost sorduğunda bir- iki kelam laf edebilmek lazım. Bir de şöyle bir Latin deyiş vardır: verba volant scripta manent.

Bugün Japonya'daki 2. haftam ve bundan önceki haftada aldığım notlar defterde duruyor. Dijital ortama aktarmak da zor geliyor, o yüzden hazır bu yazıya başlamışken geçen haftadan kaydettiklerimi yazıya serpiştirmeyi uygun gördüm. Yazının akışını buna göre oluşturacağım, okuyucuların bilgisine.

Japonya'ya gelmeden evvel, staj yaptığım firmanın İstanbul Ofisi'nde 1 hafta süreyle şirketin işleyişi, faaliyet gösterdiği sektörler ve Japon firmaları hakkında ön eğitim aldım. İstanbul'daki eğitim süresince Japon müdürlerin, gideceğim şehirler (Tokyo, Kyoto ve Osaka) hakkındaki yorumları hep aynıydı: "Çok sıcak ve çok nemli"
Bu lafı işittikçe, kendi kendime "İstanbul da sıcak birader yani, nemli olduğunu da biliyoruz. Amma da abartıyorsunuz be" diyordum. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, adamların söyledikleri kadar sıcak ve nemli. Nefes almakta zorlanıyorsun. Dışarı çıktığında yüzüne fön vuruyor resmen. Daha sonra klimalı ortamlara- ofis, metro vb.- giriyorsun. Daha sonra yine dışarı çıkıyorsun ve sistem-i vücudun sıkıntılı oluyor.

Yazının bu noktasında şunu da belirtmem de fayda var. Tokyo'ya Dubai aktarmalı geldim ve Dubai'ye indiğimde yerel saate göre 01.00 idi. 37 derece diyordu sıcaklık uçaktan inmeden evvel. Merdivenden dışarı adım attığımda, heralde uçak motorundan bu kadar sıcak dedim. Ekmek fırını içinde gibi hissettim kendimi Allah sizi inandırsın. Aktarma terminaline otobüs ile götürülürken, klimalı ortamdan dışarı adım attığımda gözlüklerim buğulandı. Bu tarz bir fiziksel tepkimeyi daha önce hiç gözlemleme şansım olmadıydı. Sanırım bu bağlamda Dubai > Tokyo.



Japonya hakkında ilk bahsetmek istediğim nokta Tokyo Metro'su. Yukarıda resmini gördüğünüz demiryolu ağı, Tokyoluların istedikleri noktaya metro ile gitmesine olanak sağlıyor. Öyle bir ulaşım ağı kurmuşlar ki, yolda yürüyen insan sayısının azlığına şaşırıyorsun. 35 milyon civarında nüfusu olduğunu öğrendiğim Tokyo'da, insanlar yeraltı takılıyor diyebilirim. İstanbul underground rap, hiphop, Ceza... demeden geçmek istemedim. Shinjuku bölgesindeki tren durağı dünyanın en yoğun durağıymış. Günlük kullanan insan sayısı 3.8 milyon! Dip not: Shinjuku, Tokyo Büyükşehir hükümetinin bulunduğu merkezi bir yerleşim. Bubble Tower adı verilen, Japonya'nın çok hızlı büyüdüğü 70 ve 80'li yıllarda inşa edilen şehrin en büyük binasına ve onun etrafında dizilmiş pek çok gökdelene ev sahipliği yapıyor.



Bu arada bilmeyenler için altyazı geçeyim- Japonya'da trafik soldan akıyor. Direksiyonlar sağda yani. Alman markaları tek tük gözüme çarpsa da her yer Japon arabası diyebilirim. Benzinin fiyatı bizim fiyatın yarısı.

Neyse metrodan başladım- metrodan devam edeyim. Metro istasyonlarında iklimlendirme birimleri kullanmıyor sanırım Japonlar. İstanbul Metrosu(?)nda tüm duraklarımız göreceli olarak havalandırmaya sahip diye hatırlıyorum. Bunca nemli ve sıcak memlekette bu konuya pek eğilmemişler. Küresel ısınma kaygılarından ötürü olduğunu düşünüyorum.

Metro ortamını sizlerle biraz daha ayrıntılı paylaşayım. İlk olarak, metroda yaşlıya yer vermek gibisinden bir durum yok. Adamlar ayakta duruyor, yer verilmesine de gocunup darılma durumları oluyormuş. Şu ana kadar kimsenin yer istediğini veya verdiğini görmedim. İkincisi, cep telefonu ile konuşmak yasak; bu sebepten genci yaşlısı kısa mesajlaşıyor metrodayken. Teknolojik bağlamda baktığında, eğer ki telefon kullanmıyorsa PSP oynuyor veya Nintendo. Üçüncüsü, uyumayan her Japon mutlaka zamanını değerlendiriyor. Teknolojik takılmayan Japonlar da, kitap veya mecmua okuyor. Bu arada Japon alfabesi soldan sağa ve/veya aşağıdan yukarı olabiliyormuş bunu da burada öğrendim.
Metroda herkes dip dibe oturuyor. Hani şurası boşmuş/ yanımda kimse olmasın, rahat rahat yayılayım yok. Bana göre yakın oturuyoruz gibime gelen yanımda oturan kişiyle arama bir Japon oturabiliyor. Bu, yer ve alan mefhumu çok acayip zaten daha sonra tekrardan değinirim buna.

Yazı çok da fazla dağılmadan burada noktalandırıyorum. Sıkıldıkça gözlemlerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Sağlıcakla, sayoonara.