27 Mayıs 2009

Nicht Nur Autostadt


Her şeyin başlangıcı Volkswagen Arena'da Christoph Daum'un çalıştırdığı 1. FC Köln ile oynanan karşılaşmaydı. Savunmaya yapılan İtalya kaynaklı takviye çok konuşulmuştu, Zvjezdan Misimovic transferinin altı da kimilerince koyu bir şekilde çizilmişti. Biz de burada uzunca bahsettik çok sevdiğimiz bu adamın transferinden... Ama kimse Bayern'i şampiyonluktan edebilecek takımlar arasına Wolfsburg'u yazmıyordu. Böyle bir akşam üstünde Milivoje Novakovic'ten gelen gol hiç kimse için sürpriz değildi. Neyse ki ikinci yarıda Christian Gentner ve Zvjezdan Misimovic'in golleri geldi de Wolfsburg, şampiyonluk koşusuna galibiyetle başlamış oldu. Gentner FM 2005 için de böyle özel bir topçuydu, en kritik golleri atardı. Bir "Helal olsun" da ona...

Çıkan onbir de şöyle:

Diego Benaglio - Cristian Zaccardo, Ricardo Costa, Andrea Barzagli, Marcel Schäfer - Makoto Hasebe, Jonathan Santana, Josue, Christian Gentner - Zvjezdan Misimovic - Ashkan Dejagah


İlk maçta Köln karşısında yaşanan sıkıntı 3. haftaya da taşınacaktı. İkinci yarıda şampiyonluğa doğru doludizgin ilerlerken Wolfsburg evinde fırtına gibiydi, ancak farkı yaratan deplasman galibiyetleriydi kesinlikle. Zira Bundesliga bir takımı evinde yenmenin en zor olduğu liglerdendir yıllardır karakteristik olarak. İç sahadaki 17 maçta ise sadece bir kez puan kaybediyordu Felix Magath'ın öğrencileri. İşte o da bu haftadaki Eintracht Frankfurt maçında gerçekleşti. Ioannis Amanatidis'in golüne tıpkı ilk haftada olduğu gibi 2 golle yanıt vermeyi başarıyordu Wolfsburg, fakat Frankfurt mağlubiyeti kabul etmedi ve son dakikalarda Faton Toski'nin ayağından gelen gol ile Wolfsburg'dan o sahada sezon boyunca puan çalabilen tek takım olma onurunu yaşadılar. O gün hiçbiri sezon sonunda bu şekilde onurlandırılmayı beklemiyordu şüphesiz.

İdeale daha çok yaklaşmış bir kadro var sahada. Fakat takım 8. sırada ve ilk üç haftada karşılaştıkları ekiplerin ligi 12-13-14 sıralamasında bitirdiğini söylersek alınan 5 puanın bu fikstür için bir hayal kırıklığı olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Andre Lenz - Sascha Riether, Ricardo Costa, Andrea Barzagli, Marcel Schäfer - Ashkan Dejagah, Josue, Christian Gentner - Zvjezdan Misimovic - Grafite, Edin Dzeko


6. hafta ise Felix Magath ve öğrencileri için mağlubiyetle tanışma zamanı anlamına geliyordu. Wildparkstadion'daki maçta Sebastian Freis'ın golüyle galibiyete giden Karlsruhe olurken, Wolfsburg camiasında da homurtuların sesi ilk kez bu denli yükseliyordu. İç sahada Hamburg'u 3-0 ile geçtikten sonra gelen bu mağlubiyet yeniden 8. sıraya düşürüyordu Wolfsburg'u. Grafite penaltıdan golü atan isim olmasına rağmen, skor 1-0 iken gördüğü kırmızı kartla takımını yalnız bırakıyordu böylesine önemli bir karşılaşmada.

Diego Benaglio - Sascha Riether, Alexander Madlung, Andrea Barzagli, Marcel Schäfer - Ashkan Dejagah, Makoto Hasebe, Josue, Christian Gentner - Zvjezdan Misimovic - Grafite


İç sahada rahat fikstürün de etkisiyle gelen galibiyetler, dış sahadaki puan kayıpları sonrası ilk yarının sonunda toplanan 26 puanla 9. basamağa oturuluyordu. Sürpriz lider Hoffenheim'ın ise 35 puanı var. Dominant bir takımın olmaması ve takımların çok küçük puan farklarıyla birbirlerinden ayrılması olumlu, ama Aşağı Saksonya yöresinde kimsenin de şampiyonluk hayalleri kurmadığı açık. Tim Wiese'nin kalesinde devleştiği Bremen deplasmanı da 2-1'lik yenilgiyle sonuçlanıyor. Magath'ın onbiri ise yavaş yavaş istikrar bulmaya başlıyor...

Diego Benaglio - Makoto Hasebe, Ricardo Costa, Andrea Barzagli, Marcel Schäfer - Ashkan Dejagah, Cristian Zaccardo, Josue, Christian Gentner - Zvjezdan Misimovic - Edin Dzeko


Avrupa arenasında da işler çok iyi yürümüyor. İki sezondur Magath'ın yapılan tüm transferler sonrası vurguladığı bir Avrupa takımı olma hedefi düşünüldüğünde, Paris Saint Germain karşısında iki maçta 5 gol yiyerek elenmek başarı tanımından çok uzak... Yukarıda da Volkswagen Arena'da bu sezon görmeye çok alışık olmadığımız bir tablo var. Peguy Luyindula'dan gelen toplamda beşinci gol, kuşkusuz en ağır olanı.


İkinci devre Köln deplasmanındaki beraberlikle başlıyor, fakat sonrasında Wolfsburg'u durdurabilene aşk olsun... İç sahada 17 maçta toplam 49 puan alan takım, dışarıda maç kazanmayı da öğreniyor. Aslında ilk devrede bahsettiğimiz içerideki rahat fikstür, artık deplasmanlar için geçerli. Fakat aynı paralelde zorlaşan iç saha fikstüründe sırasıyla Hertha, Schalke, Bayern, Leverkusen, Hoffenheim, Dortmund ve son olarak da Bremen evlerine puansız yolcu ediliyorlar. Kupa çeyrek finalinde Wolfsburg'a 5-2 ile ağır bir darbe vuran Bremen'e karşı ligin son haftasında alınan 5-1'lik galibiyet de manidar... Böylesine zorlu yedi maçta takımın attığı gol sayısı ise 25. Hemen alttaki fotoğrafa gönderelim o zaman sizi...


Evet o zorlu iç saha fikstüründe atılan 25 gol çok etkileyici, daha etkileyici bir rakam görmek isteyenlere de yukarıdaki fotoğraftaki ikilinin 54 gol anlamına geldiğini söyleyelim. Heralde Bundesliga'nın son yıllarda gördüğü en büyük ortaklık. Düşünüyorum da gerçekten yakın bir ikili bile gelmiyor aklıma. Öneri varsa yorum ekranına beklerim. İnönü'deki Bosna Hersek maçı sırasında Edin Dzeko'dan bahsedince çoğu kişiye tanıdık gelmiyordu. Ibisevic-Salihovic de adsız adamlardı, öyle futbolcu mu olurdu. Nasıl olduklarını o maçta olmasa da görmüş bulunuyoruz, puan durumuna bakmak yeterli...


Tabi bir başka Boşnak daha var, en az yukarıdakiler kadar değerli olan. Nürnberg düşünce sevinmiştim aslında, sadece Misimovic'in transferi kesinleştiği için... Herkes milli takıma ambargo koyarken, kampa gitmeye devam eden az sayıda adamdan biriydi Misimovic. Orada da sempatimi kazanmıştı. Bayern'e attığı gol dışında çok da manşetleri süslemedi bu yılın başına kadar. Ancak yavaş yavaş istediği noktaya gelmeye başlıyor. Wolfsburg'da da çok uzun süre kalmayabilir. Tam 20 golün hazırlayıcısı olup, 7 kez de kendisi buldu ağları. Blogu uzun süredir takip edenler bu performansın benim için sürpriz olmadığını bileceklerdir.


Magisches Dreieck. Alman basını bu üçlüyü bu şekilde adlandırmış. Pascal Üçgeni'ni ilk gördüğümde bayağı afallamıştım, hatırlıyorum. İlk sırayı veremiyorum, ama en az onun kadar parlak bir üçgen Misimovic-Grafite-Dzeko üçgeni de. MGD üçgeninden 61 gol, 41 asist çıkmış bu sezon. Böyle bir omurgayla sıradan bir kaleci ile de şampiyon olabilirsin. Bakın adam değilsin demiyorum, adamsan diyorum. Diego Benaglio adamsa... Ama Andrea Barzagli gerçekten harika top oynadı sezon boyu, helal olsun...


İkinci devrede 29. haftaya kadar mağlubiyet almayan Wolfsburg'un puansız ayrıldığı ilk karşılaşma da Energie Cottbus deplasmanı oldu. Tıpkı Karlsruhe gibi, Wölfe'nin 12 maçlık yenilmezlik serisine son veren Cottbus da bu hafta play-off karşılaşmasında Nürnberg karşısında kazanamazsa 2. Bundesliga'nın yolunu tutacak kötü bir takım. Wolfsburg böyle hesapta olmayan maçlarda hesapta olmayan pualar kaybetmese, çok önceden de kutlayabilirdi şampiyonluğu... Dimitar Rangelov ve Ervin Skela'dan gelen gollere rağmen, takipçileri puan kaybedince liderlik koltuğunu kimseye bırakmadı Wolfsburg. 18. haftada lider Hoffenheim'ın 11 puan arkasında 8. basamakta olan takım, 28. hafta geride kalırken aynı Hoffenheim'ın 10 puan önünde liderliğin tadını çıkarıyordu. Öyle bir 10 hafta...

Son dönemde baskın olarak çıkan ve şampiyonluğu getiren onbiri de verelim:

Diego Benaglio - Makoto Hasebe, Jan Simunek, Andrea Barzagli, Marcel Schäfer - Sascha Riether, Josue, Christian Gentner - Zvjezdan Misimovic - Edin Dzeko, Grafite


Cottbus'taki mağlubiyet sadece tatsız bir anı olarak hatırlarda kalacak, ama şampiyonluk koşusunun bir parçası olarak o maçın da güzel yanını bulan romantik Wolfsburg taraftarları olacaktır muhtemelen... Felix Magath'ın hak ettiği saygıyı göremeyen adamlardan biri olduğunu düşünmüşümdür hep. Heralde onun için en anlamlı şampiyonluklardan biri olmuştur bu. Teknik becerilerini küçük gören otoriteler bu şampiyonluğu da Bayern'in formsuzluğuna, Volkswagen'in transfer dönemindeki bonkör tavrına bağlama eğilimindeler. "Magisches Dreieck" olmadan Wolfsburg'un bir anlam taşımadığından bahsedenler de var aralarında. Ama bu şampiyonluk hepsine gelen sağlam bir tokattır kanımca.


Bu başarıya rağmen Magath Gelsenkirchen'in yolunu tuttu önümüzdeki sezon için. Elinde Wolfsburg'da bulunandan daha sıkıntılı bir kadro var açıkçası, ancak transfer dönemindeki birkaç ekleme ile zor görünse de, gelecek sene bu dönemlerde bir başka Magath takımının başarısını irdeleyebiliriz burada. Ama uzun vadede Schalke'nin iyi bir hamle yaptığının anlaşılacağını ve Gelsenkirchen'de aranan teknik direktör istikrarının yıllar sonra kazanılabileceğini düşünüyorum... Vedası sırasında ona çiçeklerini takdim eden Martin Winterkorn'un temsil ettiği firma Volkswagen. 2009 başarısının mimarı Magath olabilir, ama VfL Wolfsburg projesinin mimarı bu otomobil şirketi. Fikir önderi Adolf Hitler olan, 'halkın arabası' olma misyonuyla ve bu adla ortaya çıkarılan Volkswagen markası yıllar sonra da 'halkın takımı'nı yarattı üstün Alman teknolojisiyle... Ligin ilk devresinde Hoffenheim'ın üzerinde yoğunlaşan tarafsız oylar, sihirli üçgeniyle sihirli bir hücum futbolunu sahaya koyan Wolfsburg'a kaydı ve tüm ülkenin sempatisini kazandı bu genç takım. Andres D'Alessandro transferiyle vizyonunu belli eden Volkswagen, geç de olsa meyvelerini almış oldu bu yatırımın. Wolfsburg da artık sadece Autostadt olarak anılmayacak, şampiyon takımın şehri aynı zamanda...




İlk şampiyonluk ve ilk coşku. Kuşkusuz 2009, Wolfsburg halkı için hiç unutulmayacak bir yıl olacak. Ancak her şeyin başlangıcı olan yıl olarak da hatırlanabilir, eğer bu yatırım doğru isimlere verilen yetkilerle desteklenirse... Armin Veh güzel bir isim. O da şampiyonluğun ne demek olduğunu bilen, belki bu sezonki Wolfsburg'dan daha da umutsuz bir kadrodan bir mucize yaratabilmiş bir adam. Bu sezon Şampiyonlar Ligi serüveni ilerisi için çok belirleyici olacak. Ancak Wolfsburg'u artık daha büyük düşünülecek yıllar bekliyor. Bakalım Volkswagen işçilerine ikamet olanağı sağlamak için fabrika çevresine kurulan bu şehrin futbolla dansı nerelere uzanacak? Kicker'in önerdiği gibi yukarıdaki fotoğraftaki bebeklere Edin, Zvjezdan ve Grafite adları verilecek mi?

Cengiz Çandar Gibisin: Bu yazı aynı zamanda NUMARAIKI gazetesinde yayınlanmıştır.