19 Haziran 2009

Diamonds are Forever

Dünkü girdi kabaca Kanye'den ve O'nun 3. albümünden bahsediyordu. Eğer yanlış hatırlamıyorsam, zira şu anda google'da ek bir bilgi arayıp bulmak için çok üşengecim, Diamonds are Forever Kanye'nin 2. albümünden.

Hatta şarkının Diamonds from Sierra Leone diye bir sürümü de var. Sierra Leone demişken, birkaç güne belki Sierra Leone ile ilgili bir- iki kelam edebilirim, varsa takipçilerim hazır olsunlar.

Diamonds are Forever deyince benim aklıma hiç izlemediğim ama genelde methini duydum Blood Diamond filmi geliyor. Halbuki bu açıdan bakınca James Bond serisinin 'n' yılı çekimi ( mühendislik okuduk ya, o hesap) filmi de gelse çok şaşırtıcı olmaz heralde.

Yazılarımda resim yoksunluğu olduğunun farkındayım; ama bu sefer fena olmayacak 1-2 resim koyabileceğim sanırsam. Zira şu girdiyi oluştururken aklımda ne Kanye vardı, ne James Bond. Denk gele rastgeldiğim bir haberde dünyanın en pahalı içkilerinden bahsediyordu. Ahanda bu da resmidir!


Resimdeki herife ben bakınca tipe bak embesil midir nedir diye sordum, ne zikime bakıyorsun tuttuğun martini bardağına bu kadar ayrıntılı dedim. Yaklaşık 18000 $'dan giden bu martininin bardağında meğersem 1.06 karatlık pırlanta varmış. Karat ile ilgili bir yazı da oluşacak o halde, anahtar sözcük olarak not aldım.

Adamın tipinden de anlayabileceğiniz üzere kendisi Uzakdoğu'lu. Ama çoğu Uzakdoğu'lu Japonları kendilerinden görmüyor ve dışlıyorlar. Bu cümleden anlayamayan olduysa diye açıklık hatrına adam Japon, adı da Shingo Kawahara. Tokyo Ritz- Carlton barmen'iymiş. Ne varsa Japon'da var diye boşuna dememişler. Subaru, Mazda, Sony, Nintendo, hım- kım.





Ara paragraf: 1. ve 2. Dünya Savaşı sırasında ve bu savaşlar arasındaki dönemde saldırganlıklarını, toprak ele geçirme hırslarına bağlıyor genelde Çinliler. Ancak benim fikrime göre Japonlar ekonomik ve teknolojik olarak geleneksel yapıyı yıkıp kapitalist düzeni benimseyebildiğinden ilerledi ve yerelde çok dikkat çekip aykırıyı oynadı. Sebep budur. Bu da o zaman başka bir yazının konusu olsun. Not 3!

Yazıyı yazarken çok fazla konudan saptığımın farkındayım; ancak bir yazıyı günlüğe yazarken açıkçası kendimi kısıtlamayı çok sevmiyorum. Gelin görün ki çok uzun yazıları kişisel olarak okumaktan kaçınan biri olarak bu yaptığım ile kendimle ne kadar çeliştiğime siz karar verin.

Kanye'den girdim, japon'lara bağladım olayı. Ama asıl amacım çok pahalı içkilerden bahsetmekti. Ha, sahi Martini'yi yapan herif Japon'du. Ben kişisel olarak pek Martini tüketmediğimden sağlam bir yorum yapamayacağım, o fiyata değer mi değmez mi gibi. Yorum yapmakta herkes özgür. Ben bu arada tarifini vereyim bu martini'nin ve girdiyi sonlandırayım daha da uzatmadan.

Dinlendirilmiş Belvedere Vodka'sını(çok kritik) bir tutam taze ıhlamur ile kıvamına gelene kadar çalkaladıktan sonra, gerekli elması kadehin içine salıyorsunuz.

"Romantik takılıp evlenme teklifi etmek isteyenler için fena bir seçenek değil gibi duruyor." Güzin Abla'ya yayınımıza katıldığı için teşekkür ediyor, başka bir girdiye kadar herkese saygı- sevgi.