Milliyet küçüklüğümden beri evde okunan gazete olduğundan yazarlarına aşinalığım ve haber tarzını beğenmemden ötürü hala daha takip ederim. Benim gibi gazeteyi tutarak okuma gibi bir huyu olmayan biri için de günümüz şartlarında internet ortamında gazete takip etmek kadar doğal bir şey yok, Milliyet de takip ettiğim yegane gazete diyebilirim; son zamanlarda keşfettiğim, yazarlarının kimliğinden ötürü takip etmeyi planladığım Taraf gazetesi dışında. Şimdi belki sizlerden de fark eden vardır Milliyet'in ve diğer pek çok gazetenin e-tirajını arttırma amaçlı koyduğu fotoğrafların içerik ve açıklığına. Az önce yine ne var, ne yok diye bakınırken "Ünlü tenisçi Playboy'a soyundu" haberini görünce bir bakayım dedim, neymiş olay diye.

Ünlü tenisçimizin adı Ashley Harkleroad imiş. Tamam, tenisi o kadar ayrıntılı takip etmem de bugüne kadar adını hiç duymamıştım. Sağolsun Milliyet eğlendirici resimlerini ufak bilgilerle de donattığından, kendisi hakkında az buçuk bir bilgim oluştu resimlerine göz gezdirirken.
2000 yılında profesyonelliğe adımını attığında geleceğin superstar tenisçisi olacağına inanılan Harkleroad, 2003'te çıkış yapmış ve bu yıl elde ettiği dünya 39.'luğunun ötesine gidememiş. Hafif bir araştırmayla o yıl Charleston'da gösterdiği yarı final başarısıyla Jennifer Capriati'nin 1990'da finallere ulaşmasından sonraki en başarılı sıralaması olmayan oyuncu ünvanını almış.
Hugh Hefner'ın bu işlerdeki başarısını bilmeyen yok zaten, seçtiği kızların pozlarını tartışmak ya da bunları sizinle paylaşmak için yazmadım bu yazıyı. Amerikan tenisini düşündüğümde son yıllarda bir duraklama/gerileme söz konusu olduğunu bana hatırlatan hatta kanıtlayan bir çekim oldu bu Harkleroad Playboy Shoot.

Aynı durum Amerikan erkek tenisçilerinde de geçerli. Nerede o Agassi-Sampras çekişmeleri, Jimmy Connors-John McEnroe ya da Ivan Lendl(Lendl de Navratilova gibi Çekoslavak kökenli) tarzı oyuncuları. Son yıllarda sükse yapması beklenen Andy Roddick'in yapabildiği tek sükse Mandy Moore oldu, oyuncu olarak benzediği isimse bana göre Tim Henman oldu. Amerika'da Britanya'da olduğu kadar çayır, çimen, tepe de yok adına tepe de veremiyorlar, bir şekilde adını yaşatsalar bari. Roddick dışında aklıma gelen diğer bir tenisçi de James Blake ve bu noktada yine tıkanıyorum.
Amerika'da sportif anlamda işler son yıllarda pek iyi gitmiyor. Atletizmde oyuncularının arka arkaya doping cezaları yemeleri, Dream Team ile katılmış olmalarına rağmen olimpiyatlarda 3. olmaları, futboldaki alışılagelmiş zayıflıkları, şimdi de tenisteki duraksama kafalarda soru işaretleri oluşturuyor. Acaba Amerikalılar'ın elindeki olanaklara daha önce sahip olmayan ve bunları yavaş yavaş elde eden dünyadaki rakipleri mi gelişti yoksa Amerikan spor sistemi dopinge dayalı bir yalandı da artan doping testleri işin gerçek yüzünü mü ortaya çıkardı? Yoksa ben mi çok kötü niyetliyim de böyle düşünüyorum, iş sistemin durması ve yeni oyuncu üretememesinden mi ibaret?
Yazıyı böyle soruyla kapatmak istemediğimden sizlere Harkleroad'ın başka bir pozuyla veda ediyorum. Bu vesileyle tennis ile ilgili fotoğraflar içeren güzel bir günceyi de sizlerle paylaşmış olayım, ben de yeni keşfettim: greattennisphotos.blogspot.com
Hadi eyvallah
