01 Mart 2009

Öylesine Zırvalamalar #1

Son zamanlarda oldukça sıkıntılıydım. Bir takım sorunlardan ötürü sırtımdaki yük iyice artmıştı ve bunu taşımakta güçlük çekiyordum; bir de geçen hafta hatunun beni terk etmesi tuz biber olmuştu sanki. Geçen hafta müzmin kavgalarımızdan birinde bana, “Bıktım senin şu uyuşukluğundan.” demesi ve benim de cevap olarak “Bıktıysan siktir git.” diye atar yapmam sonucu o da gitmişti, üstelememiştim. Bütün günümü içerek ve takiben sabaha doğru sızarak geçiriyordum. Gene böyle günlerden biriydi; saat 17.30 gibi uyanmıştım ve hava yeni kararıyordu. Bir sigara yaktım ve pakette sadece bir dal kaldığını gördüm, okkalı bir küfür salladım...


Acıkmıştım; karşı caddedeki küçük kebapçıyı aradım ve yemeğimi söyledim, yemeği getirirken de, bakkaldan bir paket kısa Winston Soft getirmesini çırağa iyice tembihledim. Yarım saat geçmişti; sokak kapısının zili bozuk olduğu için camda çırağı beklemekteydim; paketteki son dalı da bu süre zarfında tükettim. Kebapçının arabası kapıya gelmişti, hemen otomatiğe bastım ve yukarı çıktım. Paketi açtığımda, müessese ikramı olarak ezme ve salata geldiğini gördüm; salata neyse de ezmeyi pek nadir yollardı köftehorlar. Sofrayı zengin görünce, bari yanında bir şeyler içeyim dedim. Dolapta geçen geceden kalan bir büyük rakı vardı; bir göz attım, iki duble çıkardı. Bardağı doldurdum ve birinci dublemi yemeğimi yerken içtim. İkinci dubleyi de, salonda boş boş otururken bitirdim. Tam o sırada telefonum çaldı; arayan kim diye baktım. Mehmet’miş, kadim dostlarımdan. Telefonu açtım:


- Naber lan?
- İyidir babuş sen?
- N’olsun, sürünüyoruz işte. Bak ne diyeceğim, bir büyük aldım, gel sen de. Biraz dertleşiriz, moralin yerine gelir belki.
- Yok dayı, saol. Evden çıkmaya niyetim yok pek.
- Gel lan işte, biraz açılırsın. Hem sonra cilaları çakar, kokoreççi ile laflarız biraz.
- Bilmiyorum.



İşte bu nokta da bir karar vermem gerekiyordu, düşündüm.


"Devam edecek ya da etmeyecek; keyfim bilir."