Bir Osmanlı Padişah'ı vardır, 2. Mahmut. Gavur Padişah dermiş halk kendisine. Sebebi ise Osmanlı'yı çöktüğü bataktan çıkarmak için türlü reformlara gidip Avrupalılaşmak adına yenilikler getirmek istemesi.
Misal; sarığı, şalvarı kaldırtmıştır devlet dairelerinde. Ceketi, pantolonu getirmiştir yerine. Yeniliklerle o kadar bozmuş ki kafasını, sarayda bile o koca koca sakalları kestirip ve kendisi de kesip pantolon giymiş. Kadınları pek iplemese de erkekleri dahil ettiği bir nüfus sayımına gitmiştir Osmanlı tarihinde...
Halk karşı çıkmış, yer yer ayaklanmış. Mahmut boş durur mu? Koskoca hükümdar, karşı çıkana basmış cezayı. Halk kudurur kudurmasına da cezalardan da tırsar bir yerde. İşte büzülemeyesice torba ağızlar o dönemde de büzülemeyince 2. Mahmut'un adı Gavur Padişah'a çıkıveriyor. Kendisinin ne kadar umurundaydı bilinmez.
- 1. Murat - Bizanslı Horofira (Nilüfer Hatun)
- Yıldırım Bayezit - Bulgar Marya (Gülçiçek Hatun)
- Çelebi Mehmet - Bulgar Olga
- 2. Murat - Veronika
- Fatih Sultan Mehmet - Sırp Despina (Huma Hatun)
- 2. Bayezit - Kornelya
- Kanuni Sultan Süleyman - Polonya Yahudisi Helga (Hafza Sultan)
- 2. Selim - Roksalan
- 3. Murat - Rasel (Nurbanu Sultan)
- 3. Mehmet - Venedikli Bafo (Safiye Sultan)
- 1. Ahmet - Yunan Helen (Handan Sultan)
- Genç Osman - Sırp Evdoksiya (Mahfiruz Sultan)
- 4. Murat - Sırp Anastasya (Mahpeyker Sultan)
- 4. Mehmet - Rus Nadya (Turhan Sultan)
- 2. Süleyman - Sırp Katarin (Dilasub Hatun)
- 2. Ahmet - Polonya Yahudisi Eva (Hatice Sultan)
- 2. Mustafa - Rum Evemia (Emetullah Sultan)
- 3. Ahmet - Rum Evemia (Emetullah Sultan)
- 1. Mahmut - Aleksandra (Saliha Sultan)
- 2. Osman - Sırp Mari (Şehsuvar Sultan)
- 3. Mustafa - Fransız Janet (Mihrişah Sultan)
- 1. Abdülhamit - Fransız Ida (Rabia Sermi Sultan)
- 3. Selim - Cenevizli Agnes (Mihrişah Valide Sultan)
- 4. Mustafa - Bulgar Sonya (Sineperver Sultan)
- 2. Mahmut - Fransız Rivery (Nakşidil Sultan)
- 5. Mehmet Reşat - Arnavut Sofi (Gülcemal Sultan)
- Vahdettin - Çerkes Henriet (Gülistan Sultan)
Biraz eksik olmasıyla birlikte Osmanlı hükümdarlarının, perde arkasında ne kadar etkili ve çoğu zaman entrikaların bayrak taşıyanı olduğunu bildiğimiz anneleri ve kökenleri. Bir şey ima etmeye çalışmıyorum. Demek istediğim, modernleşme adına yenilik getirmeye çalışan bir padişah ve yobaz bir halkın ona taktığı lakap buysa eğer, diğerlerinin de gavurlukta ondan aşağı kalır yanı yokmuş.
Kaldı ki Avrupalılaşmak adına yapılan her yenilik de medenileşmek olamıyor, bunu bugünlerden biliyoruz. Medenileşelim derken evde avuçta bir şey kalmıyor, birileri sefa sürerken halkın torba ağzı büzülmüyor. Bugünlerle o zamanların arasında ne de güzel bir benzerliktir bu...
İkinci Mahmut'un yeniliklerinin değeri bilinmedi belki o zamanlar ama Mustafa Kemal'in yeniliklerinin değeri bilindi, uygulandı. Sonra gün oldu devran döndü Kemalist olmak bir suç, bir yük, bir gericilik olarak lanse edilmeye başlandı. Kemalist bildiğin, laik bildiğin adamlar zart operasyonuyla ya da zurt operasyonuyla içeri alınmaya başlandı. Bazılarının gerekçesi haklıdır, bazılarının gerekçesi değildir bilinmez ama neden Kemalist olmak kötü bir şey oldu? Ayrıca Kemalistlik nedir? Atatürk ilkelerine bağlılık sergileyen herkes altı üstü bir kelime olan KEMALİST olarak yaftalanmak zorunda mıdır? Ne kadar saçma, boş...
Bölünmüşlüklerden bölünmüşlük beğeniyoruz, o raddeye geldik artık. Başı örtülü-örtüsüz, zengin-fakir, Kemalist-Dinci vs. Önce orta direği bitirdiler, sonra ortada olan her şeyi. Ya savaş dediler, ya barış...
Hey güzel ülkem, sonra da dersin ki Amerika'da, İngiltere'de, bilmem nerede yaşayan Türk kökenli bir vatandaş başarı elde ettiğinde; "Adam olsaydı da ülkesinde başarsaydı" Başımızdakiler adam olsaydı da, ülkesinde tutsaydı.
Aynı terane, bangır bangır seçim arabaları. Her yer flamalar, bayraklar. Gecenin bir yarısı gruplar hâlinde oraya buraya afiş yapıştıranlar... "İzin aldınız mı bunlar için?" desen, döverler adamı. Bir de yeni moda, ev telefonları! X Partisi (İsim vermemek adına) ile zerre alakamız olmamasına rağmen bu adamlar ne hakla evimi arayıp da; "Bu seçimde kime oy vereceksiniz? Umarız güzel bir gelecek için bize oy verirsiniz..." deme cür'etini kendilerinde buluyorlar? Cılkı çıktı iyice.
Lise'de dershane sınavlarına girersin bir dolu. Şu dershane, bu dershane derken sınavların sonunda evini aramaya başlarlar. "Merhaba, oğlunuz sınavımızda bilmem kaçıncı oldu, şu kadar indirim kazandı. Dershanemize kayıt yaptırmayı düşünür müydünüz?" diye istisnasız hepsinden telefon alırdın. Bu dershaneler birbirlerini kötülemekten de geri kalmazdı. Oysa ki hepsi aynı bokun farklı renkleri ve dostça mücadelesi. Oysa ki hiçbiri diğerinden daha iyi değil. Sen çalışırsan, başarıyorsun. Gerisi %5-%10 farkeder.
Şimdi televizyonlarda ekranı ikiye, üçe bölerek partilerin mitinglerine bağlanıyorlar. Baykal, Erdoğan'a sokuyor. Erdoğan, Baykal'a giydiriyor. Bahçeli ben de varım! diye inim inim inliyor. Diğerleri de bir yerinden tutuyorlar işte. Bu dershane kavgasına benzetiyorum her denk geldiğimde. Erdoğan ve Baykal'ın Hacivat ve Karagöz benzerliğinden de bahsedecek olursam sanırım daha da uzayacak yazı...
Ne diyorduk? İkinci Mahmut, yobaz ve at gözlüklü güruh tarafından gavur ilan edilmişti. Oysa kötü şeyler de yaptığı söylenemez. Hatta o zamanın bilebildiğimiz şartlarına göre de adımlarını planlayarak, tek tek reformlarını gerçekleştirmişti. Yine de yaranamamış belli ki. Uzanamadıkları İzmir'e "Gavur Memleket" diyenler, 2. Mahmut'a "Gavur Padişah" diyenlerin torunları olabilirler mi acaba?
Kaldı ki Avrupalılaşmak adına yapılan her yenilik de medenileşmek olamıyor, bunu bugünlerden biliyoruz. Medenileşelim derken evde avuçta bir şey kalmıyor, birileri sefa sürerken halkın torba ağzı büzülmüyor. Bugünlerle o zamanların arasında ne de güzel bir benzerliktir bu...
İkinci Mahmut'un yeniliklerinin değeri bilinmedi belki o zamanlar ama Mustafa Kemal'in yeniliklerinin değeri bilindi, uygulandı. Sonra gün oldu devran döndü Kemalist olmak bir suç, bir yük, bir gericilik olarak lanse edilmeye başlandı. Kemalist bildiğin, laik bildiğin adamlar zart operasyonuyla ya da zurt operasyonuyla içeri alınmaya başlandı. Bazılarının gerekçesi haklıdır, bazılarının gerekçesi değildir bilinmez ama neden Kemalist olmak kötü bir şey oldu? Ayrıca Kemalistlik nedir? Atatürk ilkelerine bağlılık sergileyen herkes altı üstü bir kelime olan KEMALİST olarak yaftalanmak zorunda mıdır? Ne kadar saçma, boş...
Bölünmüşlüklerden bölünmüşlük beğeniyoruz, o raddeye geldik artık. Başı örtülü-örtüsüz, zengin-fakir, Kemalist-Dinci vs. Önce orta direği bitirdiler, sonra ortada olan her şeyi. Ya savaş dediler, ya barış...
Hey güzel ülkem, sonra da dersin ki Amerika'da, İngiltere'de, bilmem nerede yaşayan Türk kökenli bir vatandaş başarı elde ettiğinde; "Adam olsaydı da ülkesinde başarsaydı" Başımızdakiler adam olsaydı da, ülkesinde tutsaydı.
Aynı terane, bangır bangır seçim arabaları. Her yer flamalar, bayraklar. Gecenin bir yarısı gruplar hâlinde oraya buraya afiş yapıştıranlar... "İzin aldınız mı bunlar için?" desen, döverler adamı. Bir de yeni moda, ev telefonları! X Partisi (İsim vermemek adına) ile zerre alakamız olmamasına rağmen bu adamlar ne hakla evimi arayıp da; "Bu seçimde kime oy vereceksiniz? Umarız güzel bir gelecek için bize oy verirsiniz..." deme cür'etini kendilerinde buluyorlar? Cılkı çıktı iyice.
Lise'de dershane sınavlarına girersin bir dolu. Şu dershane, bu dershane derken sınavların sonunda evini aramaya başlarlar. "Merhaba, oğlunuz sınavımızda bilmem kaçıncı oldu, şu kadar indirim kazandı. Dershanemize kayıt yaptırmayı düşünür müydünüz?" diye istisnasız hepsinden telefon alırdın. Bu dershaneler birbirlerini kötülemekten de geri kalmazdı. Oysa ki hepsi aynı bokun farklı renkleri ve dostça mücadelesi. Oysa ki hiçbiri diğerinden daha iyi değil. Sen çalışırsan, başarıyorsun. Gerisi %5-%10 farkeder.
Şimdi televizyonlarda ekranı ikiye, üçe bölerek partilerin mitinglerine bağlanıyorlar. Baykal, Erdoğan'a sokuyor. Erdoğan, Baykal'a giydiriyor. Bahçeli ben de varım! diye inim inim inliyor. Diğerleri de bir yerinden tutuyorlar işte. Bu dershane kavgasına benzetiyorum her denk geldiğimde. Erdoğan ve Baykal'ın Hacivat ve Karagöz benzerliğinden de bahsedecek olursam sanırım daha da uzayacak yazı...
Ne diyorduk? İkinci Mahmut, yobaz ve at gözlüklü güruh tarafından gavur ilan edilmişti. Oysa kötü şeyler de yaptığı söylenemez. Hatta o zamanın bilebildiğimiz şartlarına göre de adımlarını planlayarak, tek tek reformlarını gerçekleştirmişti. Yine de yaranamamış belli ki. Uzanamadıkları İzmir'e "Gavur Memleket" diyenler, 2. Mahmut'a "Gavur Padişah" diyenlerin torunları olabilirler mi acaba?