Neyse efendim, babam önemli şahsiyet ya, unutuvermiş mnakodumun maçını... Maç saatine kalmış beş dakika, evde sinirden tabak çanak kırmaya başladığımdan annem aramış da söylemiş, o da unuttum kusura bakmasın demiş.

Maç başlayalı çok olmuş, insanlar girmiş zaten. Birine dil döküp tek biletle iki kişi gireyim faslı da çoktan geçmiş... Taraftarların tepkilerinden anlamaya çalışıyorum ne olduğunu, içim gidiyor. O an, sanki tribündeki herkes "Olum haciye bak lan ne piçim hareketler yapıyor üfşşşş!" ya da "Oluuuuum Hakan amma zıpladı lan!" diyormuş gibi geliyor. Ciddiyim, acayip bir psikoloji...
Belki de bu kısmına kadar anlattığıma benzer konulu (Misal: Liar Liar) bir çok filmde gördüğünüz/görebileceğiniz şekilde bir mucize peydah oldu ama babamdan değil... Stadın kapısında görevli adamın üstüne birden Tanrı'nın ışığı vurmuş gibiydi sanki, kapıyı açtı... "Ne oluyor lan?" diye irkildim önce, adam ısrarla kapıyı gösterip "Gel de gir evlat" diyordu. Manyak mıdır nedir? Hareketlendim önce ufaktan, baktım ısıracak gibi değil, dalga da geçmiyor... Harbi harbi bir adım attım içeri doğru... Her gerizekalı film karakteri gibi döndüm ve sordum; "Niye?"... "Son beş dakika kapılar açılır evlat" dedi. Tanrı'nın ışığı çoktan kaybolmuştu, bildiğin kapı görevlisiydi artık o gözümde. Önce babama, sonra da herife mırıldanmalarından bir inci sundum.
Böyle düşünsem güzel olurdu da 85 dakika çöpe gitmiş, sikeyim afedersin son beş dakikayı.