28 Aralık 2008

Mig Mig!

Ben de bir dönemler sizler gibiydim, ben de bir dönemler kız arkadaşının yanında ondan başkasına bakamayanlardım. Aşkı sevgili ile karıştırmış, fondip yapmaya kalkışınca babayı almıştım.

Çok güzeldi her şey başlarda. İlk ayımız gerçekten güzel gitmişti. Canımlar, cicimler vs... Kavga yoktu yani anlayacağınız. Tabi ki birbirimizi sinirlendirecek şeyler de yapıyorduk ama alttan alıyorduk. Her güzel şeyin bir sonu olacak ya, işte o zaman kafayı yedi bu. "Sen neden bana hiç kızmıyorsun?" dedi… Şaşırdım, afalladım… "Sen de bana kızmıyorsun" dedim. Haklıydım fakat onun bir dişi olduğunu unutmuştum, cevabı gecikmedi… "Sen beni mi yargılıyorsun!!"… Ooo işte bir erkeğin canını rakıya susatan hamle...

İlerleyen zamanlarda kızmaya başladım ben, sorun yaşamak istemiyordum. O zaman da "Sen bana niye bu kadar çok kızıyorsun?" demeye başladı. Ya bende bir manyaklık vardı, ayar tutturamıyordum ya da o harbiden cozutmuştu sonunda. Bir gün olsun "Sen benim sevgilimsin, seversin de döversin de" demedi. Ne yapsam memnun edemedim. (Şu cümleden sonra aklına seks gelenler, camdan atlayın) Ne yapsam tam tersini istiyor, tam tersini yapınca da eskisini geri istiyordu. Canıma tak etti, duydum sesi arkadaş. Bugüne kadar ben deyim sanardım ama o tak sesini duydum, şalterler de attı.

Onun evinde kaldığımız bir gün oldu her şey. İçmiştik, yutalım sarhoş şeritleri bas gaza demişti. İçmez olaydık… Kavga ettik ve eşyalarını toplamaya başladı…

Doug: Ne yapıyorsun?
O: Annemin evine gidiyorum ben!

Doug: Hiçbir yere gidemezsin!!!

O: Hadi engellesene!

Doug: Ne engelleyecem be! Nereye gidersen git ama durman gerek!

O: Demek beni o kadar zayıf , aciz buluyorsun! Nasıl katlandım sana bu kadar süre boyunca!

Doug: Salak! Senin evin burası !

O: Haklısın aslında…Yürü lan evimden! Defol! Görmek istemiyorum seni!

Ağırıma gitmişti. İlk defa kovuluyordum bir yerden. Eşyalarımı toplamaya başladım…

O: Nereye gidiyorsun?!!

Doug: Annemin evine!

O: Git zaten... Ananın evine dön. Ananı benden daha çok seviyorsun!

Doug: Ana bacı muhabbeti yapma lan!

O: Ne ana bacı muhabbeti be manyak?

Doug: Ne bileyim ananı deme o zaman, anneni de. Ananı diyince farklı çağırışımlar yapıyor… Algıda seçici bir insanım ben.

O: Sus, n'olur... Seni seviyorum...

Doug: Ben de seni seviyorum bi tanem, canım ya...

O: Hahaha ne malsın ya! Gitsene be!

Doug: Memelerini daha çok sevmiştim zaten, onlar kadar olamadın! Zaten ben de gidiyorum da memelerin bende kalsa olur mu? diye soracaktım yolunu yapıyordum...

O: Onu bırak yalnız, o benim !

Doug: Benim sanmıştım ben... Pardon hanımefendi!

O: Ya tabi… Çilek kokulu dudak parlatıcı sürmeden dışarı çıkmazsın sen, bilmem mi?… Kesin senindir o…

Doug: Ne var lan? Ne sürmesi? Kokluyorum sadece, kokusu çok güzel!

O: Topla hadi pılını pırtını ne varsa… Git sonra.

Doug: Pıl sensin, pırt da sana girsin! Puşt! Biz Adabazarlıyız kızım! Derler ki günün birinde gemiler döner geriye, Adabazarlı dönmez! R yoktur bizde!

O: Dönme be! Defol!


Aşık olduğumu sanmıştım, dediğim gibi. Fondip yapmaya kalkınca da babayı almıştım. Şimdi şimdi anlıyorum da aşk değil de sevgiymiş tüm bunlar. Kapıyı vurup çıktım... Dönüşüm olmayacağımdan çıkışım muhteşem olsun istedim. Kapıyı vurarak çıkmak da çok yaratıcıydı zaten mnkym...

Minibüse bindiğimde bunların üzerine düşünme fırsatı buldum. Meğer aşk bir uçurum, ben uçurumda olduğumu bilmeden boşlukta yürüyen Coyote, o ise mig mig yapan Roadrunner‘dan başkası değilmiş…