Blog yeni sezonunu biraz geç de olsa açtı, biz de Avrupa ligleri heyecanına 4-5 hafta rötarlı olarak dalıyoruz. Eğer bir değişiklik olmazsa bu ve bundan sonraki birkaç pazartesi Serie A'da neler olduğunu, büyük kulüplerin yaz hareketlerini ve bu hareketlerin sezona nasıl yansıdığını değerlendiren yazılar yazmayı planlıyorum. Bugünlerde pek de mutlu olmayan bir A.S. Roma taraftarı olarak, Roma eksenli bir yazıyla sezona başlayalım dedim.
Bilindiği gibi yaz dönemi Roma için biraz sancılı geçti. Sezon sonunda Inter'e kaybedilen şampiyonluğun getirdiği moral bozukluğu ve kaptanın sakatlığı ile yaz dönemine zaten sıkıntılı günler geçirerek girmiştik. Bir de bunun üstüne kulübün borçları ve Sensi ailesinin satış kararı gelince, 2007-2008 sezonunun Avrupa'daki en güzel futbollarından birini oynayan takımın üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başladı. Tabii bu noktada Sensi ailesinin tok satıcı rolüne bürünüp "biz esasında satmak istemiyoruz" tavırları da bu kara bulutların dağılmasını geciktirdi. Sonuçta dünyada bu çapta bir kulübe talip olabilecek çok da fazla adam yokken, Sensi ailesi yazın ilk 2 ayında medyada yer alan haberlere göre 3 ayrı teklifi geri çevirdi. Bunlardan biri bir Arap işadamı, biri meşhur spekülatör George Soros, diğeri de yine Soros'un desteklediği söylenen Amerikalı avukat James Tacopina'ydı. Hatta Tacopina'nın açıklamalarına göre Soros ile Sensi ailesi Şubat ayında 280 milyon avro karşılığında anlaşmış, ancak Arap işadamının Nisan'da gelen 400 milyon avroluk teklifi yüzünden bu anlaşma resmiyete kavuşmamış. Ardından yaz aylarında Tacopina Roma'ya gelerek tekrar görüşmelerde bulundu ancak yine bir sonuç alınamadı. Bu noktada ortaya bir takım soru işaretleri çıkıyor. İlki bu Arap işadamının (hatta bazı yerlerde kraliyet ailesinden biri denildi, ancak bu Roma tarafından yalanlandı) veya şirketinin adının hiçbir zaman açıklanmamış olması, diğeri de Sensi ailesinin şirketi ve Roma'nın %64 hissesine sahip olan Italpetroli'nin borçlarının 300 milyon avronun üzerinde bir rakam olması ve Sensi'nin borçlarını tam olarak temizlemeyecek bir teklife Roma'yı satmak istememesi. Tacopina da Arap teklifinin ciddi bir teklif olmadığını, hatta belki de bir teklif bile olmadığını ve fiyat arttırmak için üretilmiş bir spekülasyonu ima eden açıklamalarda bulunuyor. Ben bunlara Sensi ailesinin kulübe olan düşkünlüğü ve sevgisini de katarak kulübü satmak zorunda kaldığı için teklifleri dinlediği, fakat istediği rakamları alamayınca değmeyeceğini düşünerek satıştan vazgeçtiği sonucunu çıkarıyorum.
Kulübün idari kısmındaki bu çalkantılar haliyle transfer hareketlerini oldukça etkiledi. Markete bir forvet, bir de sol bek almak için giden Spalletti; Mancini ve Giuly'nin de beklenen ayrılıklarıyla bir de kanat oyuncusunu listeye dahil etmek durumunda kaldı. Burada Mancini'ye bir parantez açmak istiyorum. Bu adam Lyon'da oynuyor olsa 25 milyondan aşağıya satmazlardı. Biz ise 13 milyon ve Andreolli'nin kontratının Inter'de olan yarısı karşılığında gönderdik. Diğer taraftan Porto, Quaresma için 20 milyon + Pele'yi aldı. Quaresma belki estetik açıdan göze daha hoş gelen bir futbolcu olabilir ancak üst düzey liglerde çok başarılı olmuş bir oyuncu değil. Mancini ise Serie A ve Şampiyonlar Ligi gibi en üst düzey 4 ligin 2'sinde kendini ispatlamış bir oyuncu. Eğer kulübün başında Sensi yerine Aulas olsaydı eminim onu en az iki katı fiyata satmayı başarırdı ya da en azından Inter'den Andreolli'nin yarısı yerine Adriano, Balotelli gibi takımın ihtiyacı olan ve Inter'de oldukça fazla sayıda bulunan üst düzey bir forveti kopartırdı. Sensi ailesinin en büyük eksiği de burada zaten. Kulübe ve oyunculara karşı büyük bir sevgi ve bağlılıkları var, ancak profesyonel futbol yönetimi konusunda da bir o kadar başarısızlar; bir nevi Özhan Canaydın sendromu.
En iyi 3. oyuncumuzu en büyük rakibimize üç kuruşa kaptırdık, peki aldıklarımız neler yaptı onlara bakalım biraz da. Liverpool'dan aldığımız Riise sol bek sıkıntımızı gidermiş gibi duruyor. Ancak o da defansif yönü zayıf beklerden, henüz defansla uyumu da sağlanmış değil. Diğer tarafta da yine defansif açıdan falsoları olan Cicinho olunca rakiplerin kanat akınlarına potansiyel gol gözüyle bakar olduk. Uyum sorunu aşılıp, kademe anlayışı oturana kadar da bu böyle gidecek gibi duruyor. Bir diğer transferimiz 9 milyon avroya aldığımız Baptista, şu ana kadar aldıklarımız içinde en çok katkı veren isim. Özellikle Totti'nin yokluğunda serbest oynama imkanı bulan ve bol pozisyona giren bir görüntüsü var. Ancak Totti dönünce ileri uçta santrafor olarak görev alacak ve orada ne kadar verimli olacağı tartışılır. Aradığımız forvetin o olmadığını düşünenlerdenim, özellikle de Huntelaar ve Pavlyuchenko gibi cuk oturacak adamların isimleri geçtikten sonra Baptista benim için biraz hayalkırıklığı oldu desem yeridir. Umarım bu konuda yanılırım yoksa sezon boyunca gol sıkıntısı yaşamaya devam ederiz. Çünkü Totti ileride oynarsa onu pozisyona sokacak bir Mancini artık yok, Totti'yi esas yeri olan forvet arkasına çekip onun yaratıcılığından yararlanmaya çalışacağız bu sezon. Bir diğer büyük transferimiz Monaco'ya 11 milyon avro sayıp aldığımız genç oyuncu Menez, ki bence şu anda çok eleştirilse de en iyi transferimiz o oldu. Kendisi forvet arkasında, her iki kanatta ve de forvette oynayabildiği için Spalletti'ye büyük kolaylık sağlayacak bir isim. Şimdilik daha çok Perrotta'nın yerine solda veya Totti'nin yerine forvet arkasında oynuyor ama sakatlar dönünce ben onu daha çok sağ kanatta kullanacağımızı düşünüyorum. Bu esnekliği sağlaması güzel tabii ki fakat bugüne kadarki performansı da maalesef bir o kadar kötü ve İtalyan medyası şimdiden üzerine gitmeye başladı bile. Ancak Menez henüz 21 yaşında ve gerçekten gelecek vadeden bir oyuncu, ona zaman verilmesi gerektiğine, yeterince sabredilirse Mancini'yi aratmayacak bir oyuncu kazanacağımıza inanıyorum. Bu üçlünün dışında Siena'dan defans oyuncusu Simone Loria ve kaleci Arthur'u da Genoa'ya giden Ferrari ve kiralık olarak Siena'ya gönderdiğimiz Curci'nin yerine aldık, geçen sezon kiralık giden Okaka da geri döndü. Bir diğer transfer hareketimiz de iki senedir bizde kiralık olarak oynayan Vucinic'in bonservisi için Lecce'ye verdiğimiz 12 milyon avro oldu fakat kendisi bu sezonki performansıyla bu paranın hakkını pek verebilmiş değil. Genel olarak bakınca yaklaşık 40 milyon harcamış gözüküyoruz, sattığımız oyunculardan gelen toplam miktar da 15 milyon civarında; yani bu transfer döneminde 25 milyon cepten harcamamıza rağmen takım neden bu halde?
Bunun başlıca sebeplerinden biri yukarıda gördüğümüz üstadın sakatlığı. Onun yokluğu asla Roma için sıradan bir eksik olmadı çünkü takımı sadece futbol olarak etkileyen bir oyuncu değil. Gerek psikolojik yönden yenilmeyi kabullenemeyen yapısı, gerekse de rakiplerin takıma bakış açısı ve oyun planlarını değiştirecek kadar tehlikeli bir isim olması yüzünden Totti'siz sahaya çıkan Roma, Totti'li Roma'dan daha çok çalışmak, daha iyi oynamak zorunda. Üstelik Mancini'nin de yokluğu yüzünden şu anda Roma'da oyun sıkıştığında topu alıp kişisel becerisiyle kilidi açacak oyuncu yok. Buna paralel olarak takımın böyle bir oyuncuya ihtiyacının uyum problemi yüzünden had safhada olması da işlerin bu kadar kötü gitmesini açıklayabilir. Uyum problemi nerden çıktı, takımdan 1 oyuncu gitti, 1 de önemli sakat var; 2 kişinin de eksiğini kapatıyor mu Roma diyebilirsiniz. Bu noktada da işler biraz sisteme ve yazın Chelsea flörtünün aklını karıştırdığına inandığım Spalletti'ye geliyor. Baptista'nın transferiyle Spalletti'nin futbol dünyasına hediyesi olan 4-6-0'dan vazgeçip 4-2-3-1'e geçişi yanında bu uyum problemi ve geçiş dönemi sancılarını da beraberinde getirdi. Takımın ligdeki en golcü isminin 3 golle Panucci olduğunu ve bu gollerin hepsinin duran toplarda geldiğini göz önünde bulundurursak bu organizasyon sorununun ne kadar ciddi boyutta olduğunu anlayabiliriz sanırım. Şampiyonlar Ligi'ndeki Cluj faciasından sonra Bordeaux'yu deplasmanda Baptista'nın golleriyle geçince işler yoluna giriyor gibi düşündürse de, bu hafta Siena deplasmanında sorunların henüz çözülmediği açıkça görüldü. Ancak takımda bir ileriye gidiş var ve zamanla parçaların yerine oturacağına inanıyorum. Esas soru ise, parçalar yerine oturduğunda geçen sezondan ne kadar güzel bir resim ortaya çıkacak ya da daha güzel bir resim ortaya çıkacak mı? Açıkçası ben bu sıkıntılı dönemde cepten harcanan 25 milyonla paralel bir gelişme beklemiyorum. Belki biraz daha geniş ve alternatifli bir kadro oluştu ancak nicelik/nitelik oranında da terazinin nitelik kısmının biraz azaldığını söylemek mümkün.