31 Ekim 2008

NBA 2009 SEASON PREVIEW: NORTHWEST DIVISION

NBA'in son yıllarda en sönük geçen grubu Kuzeybatı. Utah'ın sürekli rahat kazanıp grup lideri avantajını alarak playoff'a kendinden daha iyi dereceleri olan takımları altına alarak başlaması hatta NBA yönetimini ufak bir kural değişikliğine bile itmişti. Bu sezon Blazers herkesin flaş takım adayıydı ve onların atağıyla biraz daha renklenir diye düşünüyorduk ancak işler çok da beklediğimiz gibi başlamadı. Takımları irdelemeye başlayalım yavaştan;

Utah Jazz: Parçalar tamam, peki ya birlik?

Utah için basketbol medyamızın genel yorumudur; bütün parçalara sahipler cümlesi. Haksız bir yorum da değil, gerçekten de NBA'in en komple kadrolarından birine sahipler, ancak iki sezondur bu kaliteli kadronun kendinden bekleneni verdiğini söyleyemeyiz. Gerek formsuzluklar, gerekse de eksikler sebebiyle bir türlü raylarına oturamadılar. NBA'in en gelenekçi koçu, benim de fazla eski kafalı kaldığını düşündüğüm Sloan'la ne kadar ileri gidebilirler diye düşünmeden edemiyorum artık. Tabii ki bir kulüpte bu kadar uzun süre çalışmak büyük takdiri hakediyor ancak eldeki bu kaliteli kadrodan %100 verim alamadığını, oyuncularla arasındaki kuşak çatışmasını aşıp onlarla aynı dilden konuşamadığının sinyallerini de alıyorum. Yer yer Boozer ve Deron'la yaşadığı sürtüşmeler, Kirilenko gibi mütevazı bir adamı bile bir türlü mutlu etmeyi başaramaması, daha doğrusu oyuncularını mutlu etmek adına bir adım atmayıp onların kendi sistemine uymasını beklemesiyle günümüz oyuncularıyla arasında hep bir mesafe kalıyor. Örneğin P-Jax gibi oyuncusuna kitaplar veren, onlarla birebir ilgilenip alabileceğinin maksimumuna ulaşmak için çalışan koçlar bugünkü oyunculardan daha çok verim alabiliyor.

Portland Trail Blazers: Geliyoruz Ağabeylerim

Bu sezonun sürpriz adayı Blazers sezona hiç de beklenildiği gibi başlamadı. Geçen sezon Oden'sız kadrosuyla son maçlara kadar playoff kovalamış ve adlarından söz ettirmeye başlamışlardı. Bu sezon hem drafttan gelen Fernandez, Bayless gibi önemli isimler, hem de Oden'ın dönüşüyle Batı'da söz sahibi olacak takımlardan biri olmaları bekleniyordu. İlk maçların geçen sezon başlarına bela oldukları finalist Lakers'laydı ve herkes Portland'ın kazanamasa bile Lakers'ı sonuna kadar zorlayacağını düşünüyordu. Ancak beklenen olmadı ve maçı Lakers rahat kazandı. Fakat Portland için yenilgiden öte esas düşündürücü durum maçta bileğini burkup oyundan çıkan Greg Oden'dı. Gelen haberlere göre 2 ila 4 hafta basketboldan uzak kalacak Oden. Ayrıca maçta geçen sezon takımın lider isimleri Aldridge ve Roy da pek formda gözükmediler. Portland için tek olumlu nokta ise Rudy Fernandez'in NBA'e oldukça iyi bir başlangıç yapmasıydı. Ben yine de Portland'ın gençlerinin toparlanıp beklentileri karşılayacağını düşünüyorum.

Denver Nuggets: Böyle Nereye Kadar

Nuggets için aşağı yukarı söylenen şey hep aynı. Hücum güzel, peki ya savunma? Bu sezon başında lüks vergisi kaygılarıyla Marcus Camby'i de yok pahasına Clippers'a yollayınca takımda savunmada bişeyler yapan tek adamı da kaybetmiş oldular. Fakat takımda Karl başta olmak üzere söz sahibi herkes kurulmuş plak gibi hep savunmaya yoğunlaşacağız diyorlar. Genelde her sezon başı klişe vaattir bu ancak sezon içinde bu vaadin altını doldurabilen takımlar genelde pek çıkmaz. Nuggets da hazırlık maçlarında savunmada istekli bir takım hüviyetindeydi, ilk maçlarında da kaybetmelerine rağmen Utah'ı 100'ün altında tutarak(Deron yoktu gerçi Jazz'de) bu konuya konsantre olduklarını göstermeye çalıştılar ancak eldeki hamur buna pek uygun gözükmüyor. Bu bağlamda Melo geçen sezonlardaki sorumsuz davranışlarını tekrarladığı takdirde kendisini sezon içerisinde başka bir formayla görme ihtimalimiz oldukça fazla gibi duruyor. Takıma savunmadan anlayan birilerini getirebilmek için diğer takas malzemesi ise Ivy. Ancak O'nu artık karşılığında sağlam parçalar alarak takas etmek oldukça zor. Çünkü kendisi ne şampiyon takımlar için tamamlayıcı parça olacak kadar takım oyuncusu, ne de yeniden yapılanan bir takımın kadrosundaki gençlere liderlik etsin diye alacağı bir veteran. Bu yaştan sonra takımı onun üzerine kuracak bir takım da bulamayacağımıza göre sözleşmesinin bitmesini bekleyip cap boşluğu yaratmak en mantıklı tercih gibi duruyor.

Minnesota Timberwolves: Yeniden Başla

Geçen sezon ligin zirvesini etkileyen bir diğer takım da Minny'di. Ancak onlar KG'yi verirken karşılığında parlak bir gelecek almayı başardılar. Al-Jeff gerçekten de Boston'dayken kendisinde görülen potansiyeli dışarı yansıtmayı başarıyor ve her geçen gün daha dominant bir uzun olma yolunda ilerliyor. Onun yanına bu sezon seçtikleri Kevin Love basketbol bilgisi üst seviyede olmasına rağmen fiziksel ve atletik dezavantajları olan tipik bir beyaz uzun. Bu dezavantajlarını basketbol iq'suyla ne kadar kapatacak, bunu önümüzdeki yıllar gösterecek. Ayrıca sezon başında OJ Mayo-Love takasında aldıklar Mike Miller da her takımın kadrosunda görmek isteyeceği bir şutör. Onu gerekirse şampiyonluk kovalayan takımlardan birine karşılığında önemli bir potansiyel alarak yollayabilirler ancak ben kadroda tutulması ve bu takımın geleceğinde "ağabey" görevi görmesinden yanayım. Takımın esas sorunlu yanları ise geriye kalan 1 ve 2 numara pozisyonları. Öncelikle bu yaz neredeyse bedavaya gelen fırsatı değerlendiremeyip Shaun Livingston'ı Miami'ye kaptırdılar. Livingston çok ciddi bir sakatlıktan çıkan fiziki olarak zayıf bir oyuncu olmasına rağmen Minny'nin elinde ona gerekli gelişimi gösterebilmesi için verebilecekleri uzun bir dönem vardı. Shaun gibi bir yetenek söz konusuysa bu kesinlikle alınabilecek bir risk ve mutlaka oynanması gereken bir kumardı bana göre çünkü eldeki Telfair, McCants, Foye gibi isimleri üstüste koysak ne tam bir 2 numara, ne de tam bir oyun kurucu elde edemiyorlar. Bu oyunculardan en parlak olanı Foye bile bana göre zirveye oynayan bir takımda ancak benchten gelen skorer rolüyle 6.-7. adam olarak kadroda kalır. T'Wolves'un gelecek planlarında öncelikle uzunları oynatmayı ön planda tutan, Amerikalıların pass-first point guard dedikleri tarzda bir oyun kurucu ve bir de fiziksel dezavantajları olmayan, savunma yapabilen bir skorer guardı kadroya katmak olmalı. Drafttan seçilebilecek bir Ricky Rubio, ileride tekrar KG-Cassell-Spree'li kadronun yaptıklarını başarmaları için çok önemli bir adım olabilir.

Oklahoma City Thunder: Yeni Mekan, Yeni Takım

NBA'in yeni harika çocuklarından Durant'in takımı Thunder, yazın kadrosunda çok da fazla değişikliğe gitmedi. Drafttan gelen Westbrook dışında, takımda geçen sezon süre bulamayan Ridnour'un yollanmasıyla kadroya katılan Desmond Mason ve Joe Smith fazla kalıcı olmayacaklar. Şu anda Presti bekle ve gör politikasıyla hem eldeki şişkin kontratların bitip kendisine yıldızlarla dolu bir free agent havuzunda rahatça kulaç atma imkanı bırakacağı 2010 yılını bekliyor, hem de bu süreçte eldeki potansiyellerin hangisinin takımda kalacağının, hangisinin yollanacağının analizini yapıyor. İşin basketbol kısmında Thunder'da çok ciddi bir değişim olmazken, OKC aslında yaz sezonunun en çok tartışılan takımlarından biriydi. Önce Seattle'dan olaylı ayrılışlarıyla Supersonics gibi NBA'in kemikleşmiş organizasyonlarından birinin sonunu(en azından şimdilik) getirdiler. Ardından da rezalet isim, logo ve forma seçimleriyle aslında bu taşınmanın ne kadar aceleye getirildiğini kanıtladılar. Takımın başına Sam Presti'yi getirip oldukça mantıklı bir yeniden yapılanmaya giden Thunder, saha dışındaki yanlış hamleleriyle geçen sezon takımın kazandığı sempatiyi kaybetmiş gibi görünüyor. Ancak diğer taraftan Oklahoma şehri takımı bağrına basmış durumda, kombineler yazın çıkar çıkmaz tükendi. Takım sahibi bu rakamları gördükten sonra acele ederek ne kadar iyi bir karar verdiğini düşünmüş olabilir ama bakalım binlerce Seattle taraftarının karmasını yenmeyi başarabilecekler mi!?