17 Ekim 2008

Medar-ı İftihar Eserleri #2: Back To The Manchester

90. dakika, Bayern önde... Cipsler, sigara izmaritleri, dökülmüş bira şişeleri... Kafayı yiyoruz... Bir korner, "Son şanslar son umutlar, haydi çocuklar sevindirin bizi" diye bağırıyor John Motson... O vakte kadar hem 1-0 önde Bayern, hem de 2 topu direkten dönmüş. Sheringham giriyor oyuna, Solskjaer giriyor. Ferguson tüm riskleri alıyor.

O köşe vuruşu ki Şımaykıl bile gidiyor ceza sahasına. Taaaaaaaaaaaaaaak! Şeringam attıaaaa, kral attıaaaa 1-1 oldu... Santra yapılıyor, Mançesta topu kapıyor. Artık son dakika, top kornerde. Bayernliler panik hâlinde; "Ananskym" diye diye adam kolluyorlar. Ceza sahasında 21 oyuncu var! Teki de korneri atıyor zaten! Taaaaaaaak Teddy Bear vuruyor kafayı, auta çıktı maç uzatmalara gidiyor diye düşünürken Genç Solskjaer uzatıyor ayağını! 2-1...

Elimizde meşale, vurduk Mançesta sokaklarına. Sallıyoruz bayrakları, bira içip "Fuckin Zee Germans!" diye şarkılar söylüyoruz. Kafalar nası güzel, en az on bin kişiyiz sokakta. Lan diyorum Londra'ya gidelim buradan tabanvay... "Olur abi "diyorlar. "Eyvallah" diyorum yürüyoruz. Talan ediyoruz Londra'yı. Kafalar altı sıfırı atılmış olmasına rağmen bir milyar, sen düşün. Diyorum "Kalkın lan Kemp Nöu'ya gidiyoruz" delirdim sanıyorlar. "Lan düşün önüme, uçaktan inince karşılanmaz bu cengâverler..." Gidiyoruz İspanya'ya... Duştan çıkmış çocuklar, formaları falan çıkarmışlar. Bizim formaları veriyoruz, omuzlara aldığımız gibi uçağa marş marş. Ben Sir Alex'i taşıyorum. Yaşlı maşlı ama iyi kas yapmış, fıtık coşuyor ama olsun diyorum.

Derken pilot çıkıyor; "Çok fazla yük var, boşaltmamız gerek" diyor. "Nasıl?" diyorum. "Uçak kalkmadan bi kaç kişi insin" diyor. "Sana kaç lazım? Açık konuş" diyorum... "Üç yeter abi" diyor. Tutuyorum kaptanla yardımcı kaptanı, atıyorum uçaktan. Güvenlikleri de atıyorum.. "Al, altı etti. Üstü kalsın hocam" diyorum, kapıyorum kapıları...

Arkadaş, kafam yerinden çıkmış kafa mafa yok... Sürüyorum uçağı İngiltere'ye karşıdan bir uçak sellektör yapıyor. Tam da Heatrow'un oradayız, transit geçip kestiremeden gidicem Manchester'a... "Ananın .mı! This is England you know?" diyorum, "Burada gidişler soldan, ters yöndesin bi de bana sellektör yakıyorsun!" Son anda kırıyor direksiyonu geçip gidiyor. Hâlâ daha kornaya basıyor iyi mi? Nasıl stres olmuşum... Açtım camı, yaktım bi uzun Lucky Strike, saldım eli de dışarı...

Manchester'a gelince nasıl kalabalık... "Lan" diyorum, "Ezicem birinizi... Çekilin! Çekilin!" yok, bana mısın demiyor kimse... Herkes zafer sarhoşu tabi. Bizim çocuklar geliyorlar kokpite, başta Dıvayt Yorkşayır çocuğu; "Abi sen gelmiyor musun?" diyorlar... "Yok dayı, eyvallah. Bundan sonra bensiz devam edin. Valide merak eder şimdi" diyorum... Sir Alex geliyor, "Herşey için teşekkürler Daglıs" diyor, "Biz Adabazarlıyız meyt, lafı olmaz. Keşke Busby Babes de görseydi bugünleri. Yanarım yanarım bi ona yanarım" diyorum. Gözlerimiz dolu dolu oluyor. Neyse, açıyorum flatleri zartları zurtları ne varsa... Kafa nasıl güzel ama uçmuşum. Bayağı uçmuşum hem, eve kadar.

Sabah uyanıyorum, rüya zannediyorum. "Anne sen misin?" diyorum, "Evet canım, benim. 28 saattir uyuyorsun" diyor. "Çok güzel bir rüya gördüm anne" diyorum; "Mençıstır almış kupayı, çıldırıyoruz gidiyoruz İspanya'ya takımı alıp geliyoruz... Sonra ben bırakıyorum onları Manchester Havaalanına. Oradan sonrasını hatırlamıyorum"... "Hepsi geçti oğlum, 27. kattaki evimizde güvendesin. Kıçın açık kalmış, cam da öyle. Esmiş götüne götüne" diyor. "Neaaaaaaaa!" diye çığlık atarak uyanıyorum. Bi' bakıyorum Biff Tannen giriyor içeri. "Almanac ne oldu lan? Çıkar iddaa yapalım" diyorum. "Sen gel bakayım buraya diyor"
"Yıllar önce yaşlı bir adam -bir gün genç bir adam çıkıp sana Almanac'ı sorabilir-..." diye söze girecekken; "Ya bırak bu işleri Biffciğim gel yapalım işte ortak bi kupon. Sonuçlar bizde ne de olsa. basalım sipaliyi, dönelim köşeyi şugar olsun" diyorum. "Anan güzel mi?" diyor, çekiyor revolveri indiriyor beni...

Kan ter içerisinde uyanıyorum, babam karşımda... "Sen hâlâ iş bulamadın mı?" diyor. "Ya bırak işi şimdi, iddaa yapalım mı ortak?" diyorum. Ördekçioğlu paslanmaz, dibi tutmaz tavayı vuruyor kafama... Ortası kızarınca çekiyorsun ateşten, kalitenin adı.