Premier Lig'de sezon öncesi yapılan transferlere, kadroların dengesine, form durumlarına bakıldığı zaman yıllardır ligi domine eden
Big Four'u zorlayacak en önemli takım olarak Tottenham Hotspur gösteriliyordu.
Tottenham geçen sezon lige kötü başladıktan sonra Sevilla teknik direktörü Ramos'un başa geçmesiyle adeta şaha kalkmışlar, yıllar sonra ezeli rakipleri Arsenal'i 5-1 ile yenip Carling Cup yarı finaline çıkmışlardı. Finalde de bir diğer Londra'lı Chelsea'yi devirip kupayı kazanmışlardı. Ligde de Berbatov&Keane forvet hattı ile çok canlar yakmışlardı. Fakat geçtiğimiz sezon sonu ve bu sezon başında Jermaine Defoe, Robbie Keane ve Dimitar Berbatov'dan oluşan dağ gibi forvet hattını kaybettiler. Önce Defoe, Ramos ile anlaşamadı ve Pompey'e satıldı, ardından transfer sezonu başında kaptan Keane çocukluk hayalim Liverpool'a gideceğim diye diretti ve El-Nino'nun partneri oldu. Son olarak da transfer sezonunun son gününde Berbatov Man Utd'a yüksek bir ücret karşılığında transfer oldu. Tottenham bu transferlerden gelen paraları kağıt üstünde iyi kullanarak güzel bir kadro kurdu. Öncelikle kaleci sorununu PSV'den Gomes'i alarak çözdüler, orta sahaya da
Hırvat Cruijff Modric, Barcelona'dan Dos Santos ve Blackburn'den Bentley'i takviye ettiler. Forvette oluşan boşluğu da Euro 2008'in yıldızlarından Pavlyuchenko ile doldurdular. Transferin son günlerinde de savunmaya Hırvatistan'dan Corluka'yı katarak transferi güzel noktaladılar.
Bu transferlerden sonra White Heart Lane tribünleri takımlarından başarı bekliyordu artık. Transferler yerinde ve iyi oyunculardı, Ramos zaten geçen yıldan güven kazanmıştı. Geriye kalan tek şey sahaya çıkıp iyi sonuçlar almaktı. Fakat hiçbirşey Ramos'un ve taraftarların beklediği gibi olmadı. Tottenham sezona Boro deplasmanıyla başladı ve ilk maç hayalkırıklığından öteye gidemedi. Devam eden maçlarda da Tottenham beklenen sonuçları bir türlü alamadı. Şu anda premier ligde geride kalan 7 hafta sonunda Tottenham 5 yenilgi ve 2 beraberlikle aldığı 2 puan sonucu ligin dibinde yer alıyor. Tottenham'lı taraftarları tek teselli eden şey ise ite kaka da olsa Uefa Kupası'nda gruplara kalabilmiş olmaları.
En son Portsmouth deplasmanında gelen 2-0'lık yenilginin ardından Uefa Kupası'ndaki eleme maçı ve ligdeki Hull City maçlarının Ramos için son şanslar olabileceği İngilizler tarafından yazılıp çiziliyordu. Tottenham, Uefa için yeterli skoru elde etti fakat ligde Hull City karşısında mağlup olmaktan kurtulamadı. Bu arada Hull City demişken onları da tebrik etmek lazım. Sezon öncesi düşecek ilk takım gözüyle bakılan Hull City şu anda ligde 3 puanlık farkla 3.sırada. Londra turunda önce Arsenal'i sonra da Tottenham'ı devirdiler. Tottenham'da Hull City maçının ardından artık Ramos'un görevinin pamuk ipliklerine bağlı olduğu kendi oyuncuları tarafından bile bilinen bir hale geldi. Takımın Senegallisi Zokora korkuyorum ki Ramos'un işi bitmek üzere tarzında bir açıklama yapmış. Ramos ise tam aksine hiçbir yere gitmiyorum, görevimin başındayım demiş. Ramos takımının gol atma konusunda sıkıntı yaşadığını ve forvet bölgesinde çok zayıf bir kadroya sahip olduklarını söylemiş. Haksız da sayılmaz aslında, geçen yılki bolluktan sonra Pavyluchenko&Bent ikilisi hafif kalır tabi ama bunu kadroyu kurarken düşünmesi gerekirdi bence. Keane ve Berbatov'dan gelen para ile premier lig düzeyinde bile oldukça iyi sayılabilecek oyuncular alınabilirdi. Bir de oyuncuların Ramos'un oynattığı sistemi pek sevmedikleri ve Ramos'la aralarının kötü olduğu söyleniyor her yerde.
Tottenham ve Ramos arasındaki sözleşme 2012'ye kadar devam ediyor. Alınan sonuçlara rağmen Tottenham yönetiminin sergilediği tavır gösteriyor ki Ramos'un kredisi bir hayli fazla. 7 hafta sonunda alınan 2 puan ve takımın başındaki teknik direktörün görevi hakkında en ufak bir sıkıntı dahi hissetmediğini belirtircesine açıklamalar... Belki olan budur belki de değildir bilmiyorum ama başta batug.com eşrafından Gri Gandalf Ağabeyimiz olmak üzere tüm Tottenham taraftarlarına sabır diliyorum.