17 Ekim 2008

Medar-ı İftihar Eserleri #1: Babayı Alanlar

Sene 1986, 23 Nisan... Suyun içindeyim, takmışım şnorkeli... Bir yandan yiyorum, bir yandan içiyorum. Onu geçtim, 9 ay olmuş, o kadar yiyip içmişim, sıçamıyorum arkadaş! Kendi bokumda boğulurum, gaz desen aynı mesele mevzu bahis...

Karlı bir bahar akşamıydı, daraldım çıktım dışarı... Üşüyormuşum, tiril tiril. Baş aşağı durmuşum yarasa gibi. Biri popoma şaplak atıyor, "Who is your daddy?" diyor. "Ananı avradını! Ne pis ortama düştüm lan" diyorum... Basıyorum yaygarayı, ağlıyorum... Gülüyor ibneler! Bi' mutluluk peydah olmuş gidiyor...

Tıktılar beni camdan bir yere... Allah'tan candan davrandılar, taktılar hortumu damardan. "Acıktım lan! Yordu bu koşuşturmaca beni" diyorum lahmacunu basıyorlar damardan. "Oğlum susatır lan bu beni, yok mu içecek?" diyorum öbür kolun damarından da veriyorlar yörük ayranını...

Yan tarafta bi' kız, nasıl güzel ama. Baktı bana, göz kırptı. Tamam dedim, iş çıktı akşam akşam. Gideceğim, gidemiyorum, cam açılmaz... Öte yandan o da istekli, gel gel diyor kaş göz yapıyor. "Lan gelemiyorum" diyorum, bağırıyor "Ohooo ooo daha şimdiden böyleysen ileride işimiz var seninle". "Zaten seninle yürümezmiş ilişkimiz" diye bağırıyorum, cam açılıyor.

Çıkarıyorlar soktumun yerinden, bi' kadının koynuna sıkıştırıyorlar. "Yaşlı başlı kadın, ne işim olur?" diye düşünürken bir meme görüyorum karşımda, şok... Bir yanım "Evet, evet! İşte istediğin bu!" diyor, öbür yanım "Lan manyak mısın? Aklını başına al" diyor. Aklımı başıma almayı tercih ediyorum ve istemiyorum, geri çekiyorum kafamı. Birileri ittiriyor zorla, içirecekler. Kafa da olmuş bi' dünya, dokundun mu içine göçüyor. Oyun hamuru gibiyiz hanunagodumun yerinde. İlle de iç, ille de iç. Yahu diyorum, "İstemiyorum, yaşlı başlı kadın ne işim olur?". "Annen lan o senin" diyorlar. "Lan o zaman daha kötü ya!" diye bağırıp cingar çıkartıyorum, doktorun kafasında kırıyorum serum şişesini, hemşireye uçan tekme. Takviye geliyor, insanlar çıldırmış, benim kafa içeriye göçmüş nasıl dayanıyor beynime... Yatağın demirini kırıyorum, yerde bulduğum iğneyi içine koyup demirin öbür tarafından üflüyorum; FTU!!! Sen misin doçent? Doçentin alnının çatına sokuyorum iğneyi. "Sendin di mi -benim elim hafiftir, acımaz- diyen!" diyip Erol Taş gülüşü yapıyorum.

Tam serum askısından parça tesirli molotof kokteyli yapmışken enseye bi tokat geliyor. "Ulan ananı!" diye dönüyorum arkaya, babam. "S.kerim senin asabiyetini lan, ala ala o huyumu mu aldın!" diyor basıyor tekmeyi, tokadı, aparkatı, alekspuyu, aduketi... Tam güç göstergem kırmızı oluyor, armor da bitti bitecekken kan ter içinde uyanıyorum.

Koşa koşa babamı buluyorum, anlatıyorum olayı... "Yok ananın .mı!" diyor. "Öyle deme lan! Her şey orada başladı..." diyorum. Sözlerime şöyle devam ediyorum; "Yav, bi s.ktir git. Rüya-gerçek farketmiyor, ne zaman bir iş yapsam hep engel oluyorsun! Ne biçim adamsın lan? İşin kötü yanı seviyorum da seni..." Bu da duygulanıyor hemen, "Ben de seni seviyorum lan gel buraya p.ç kurusu" diyor. Tam sarılacağız, duygu seli falan derken bi kova su boşalıyor üstüme, uyanıyorum.

"17 saattir uyuyorsun eşşoğlueşek! Geldin 22 yaşına, kalk da iş ara! Nah sana bundan sonra para" diyor. "Ananın .mı!" diyorum, "O başka hikaye" diyor...