Eğer doğduğunda ufak şeylerle mutlu olmayı öğrenemediysen, ilerisi senin için çok berbat bir dünya çocuk! Çünkü ilkokul dönemlerine geldiğinde kulaktan dolma bilgilerle alıyorsun cetveli eline ama ölçtüğün şey geometrik bir cisim olmuyor.
Biraz daha büyüdüğünde kütüphanelerin arşivlerine girip kitapların büyülü ve büyülü olduğu için de selena tozuna bulanmış dünyasına dalacağına ister konjönktür de ister jeopolitik konum de istersen arkadaş çevresi de ama farklı bir arşivleme çeşidi seçiyorsun ve bu seni üç şeye yönlendiriyor;
- Bendeki Jack'in fasulye tohumuymuş, adamdaki sırık olmuş.
- Eh insanlar çift yaratılmış derler, doğruymuş hakikaten.
- Michael Jackson sonradan beyaz olduğuna göre belki ben de sonradan zenci olabilirim!
Çocuk! Dinle beni... Erkeksin sen, doğanda var. Eline her düşeni kullanmak için yaratılmışsın ama yapma bunu! Eline her düşeni kullanırsan bedenin nefret eder senden. Sivilceler içinde kendini ve sıfatını kaybedersin çocuk, üstüne sigara yakarsın.
Kandırabilirler seni türlü şakalarla. Tatlı yiyince onun da tadı tatlı oluyormuş, bilimsel bir gerçekmiş bu diye. Dur! Hemen eve koşup "Anne revani yapacaktın! Yaptın mı revani?" diye sazanlama. Sen hiçbir bilim adamının bunu tatmak isteyeceğine inanıyor musun? Herkes Bedri Baykam kadar çocuklarına değer vermez, üşüdüklerinde üstlerine peçete sarmaz. Yamyam olma, çocukların onlar senin.
Ve çocuk, sakın çölde sopayla su arayan seferi olmayasın, ta ilk doğduğunda "Hiç yoktan iyidir" diyip hazine bellediğinle. Kutsal kâse'de su yok çocuk!
Andreas Johnson'dan gelsin sana çocuk, Glorious... İnsan ol azıcık, yoksa yokluğa mağlup olursun.