
Haberi öğrendikten sonra karşı karşıya geldiğinde nereye bakacağını şaşırırsın. Korkarsın ki ilgi göstersen; "Ölüyorum diye mi?" şeklinde düşünür, halbuki zaten hep samimisindir ama korkarsın, ya öyle düşünürse? Ben olsam düşünürdüm, o niye düşünemesin?
Her evresinde bulunursun aile dostunuzun hastalığının. Hastahaneye yatar tetkikler için, belki de iyi niyetlidir öyledir böyledir geyikleri. Ur dediğin bozmuş niyeti bir kere... Ameliyat denir, şöyle denir böyle denir ama ur dediğin bozmuştur işte niyeti de diyetine. Saklandığı yerden en zayıf anında çıkan bir orospu çocuğudur ur! Karar verilir, kemoterapi...
Senin arkadaşın, eski arkadaşın... Haberi nasıl alacak diye üzülürsün. Şehirden çok uzak başka bir şehirde okuyordur, MSN'den selam verir de her seferinde sen de ağzından bir şey kaçırmamak için dikkatli seçersin sözlerini. "Ya söylemedilerse de gaf yaparsam, benden öğrenirse" diye düşünürsün. Girilir mi hocam bu külfetin altına?

Olur ya, her evlat bir şekilde üzer annesini. İşte o an, en yakın arkadaşını -eğer bir umut tersi gerçekleşmezse- toprağa verecek olan annen gözyaşları içinde sana gelip de "Bak E. Teyzen gidiyor gözümüzün önünde! Neden beni üzüyorsun? Hep böyle olmak zorunda mısın?" derse sakın ola ki; "Ya ne alakası var anne! Ne biçim konuşuyorsun!" diye asi evlat rollerine bürünüp tavırlarından şikayetçi olan anneni gözyaşlarına aldırmaksızın tersleme...

Ur dediğin en zayıf anlarında saklandığı yerden çıkan bir orospu çocuğudur da, kader nedir? Bildiğin göt oğlanıdır...