İki takımı da ilk kez izledim bu sezon. Bir taraf tüm kayıplara rağmen, kazanılan ruhu kaybetmemiş, hala müthiş arzulu; diğer taraf klubün geçmişinden, geleneklerinden bihaber, "Efes" ruhundan yoksun oyuncu ve antrenörlerle dolmuş. İşin garibi takımın başındakiler o kupayı kaldırırken bunu en çok hissedenler, 96'daki ruhu en son kaybetmesi gerekenler.
Sürekli takip edemediğim için çok iyi bilemiyorum; ama dün bana çok yabancı bir Efes vardı. İki dakika sürmedi teslim bayrağını çekmeleri. Kasun'un olmadığı bir günde Dwayne Jones - Kaya ikilisi toplam 7 dk kalıyor sahada. Hiçbir zaman olmadığı kadar "skorer Amerikalı"ların üzerine kurulmuş bu takım. Diğer cephede 20 yaşını yeni devirmiş çocuklar, Euroleague rekorları kırıp savunuyor pota altını. Daha 16 yaşındaki Enes Kanter, bir Euroleague maçında çıkıyor sahaya. Hem de yıllardır Türk basketbolunun kurtarıcısı olarak gösterilen Cenk gibi garbage timeda değil, ilk periyotta çıkıp savaşıyor. Ergin Ataman da 35 dakikası formalite olarak geçmiş maçta Engin - Sinan ikilisini oynatmıyor. Charles Smith'in farkı 27'ye indirecek üçlüğündense Sinan'ın içeri dalıp kaybettiği topu tercih ederim. Hala gencecik çocuklara buralarda hayatta kalmayı öğreten Tanjevic'e kızıp Ataman'ı göklere çıkarıyoruz ama.
Efes yıllardır gittiği doğru yoldan çoktan sapmış, aksi yönde gidiyor.
Son olarak, CSKA dün %72'yle 18 üçlük bularak bu alandaki rekoru da kırmış. İlk yazıdan başladık sövmeye. Böyle devam etmez umarım :)
Orange'ın notu: Hoşgeldin biladerim, ellerine sağlık.
Orange'ın notu: Hoşgeldin biladerim, ellerine sağlık.