08 Kasım 2008

Sometimes I Feel Like Jude, Paul...

Sigaramı içtim balkonda, gizli gizli.
Dışarısı karanlık ve boşken her şey daha da güzel geliyor.
Kapıyı kapattım. Her şey güzeldi de üşüdüm, teşekkür ederim.
Across The Universe'ü açtım bilgisayarda.
Bilmiyorum, kim bilir, kaç kere daha o güzel şarkılar o güzel senaryoda erirken ben de mest olacağım.
Filmin en sevdiğim yerleri geliyordu, Hey Jude'un girdiği kısımdan final sahnesine kadar olan kısımdan bahsediyorum.
Durdurdum...
Ben de final yapmalıydım. Öyle düşündüm birden.
Balkonun kapısını açık unuttuğum farkettim ayrıca, iyiydi.
En azından bu sefer her kapı açılışında "Acaba evden biri duyup da ayaklanacak ve sigarayı bırakamadığımı farkedecek mi?" diye korkmam gerekmeyecekti, iyiydi.
Karanlık ve boş her yer...
Soğuk da aynı zamanda.
Bir sigaralık birlikteliğimiz var zaten, ne zaman canım çekerse...
O yönden biraz bencilim sanırım.
Keza o da öyle, rutin değil mi zaten?
Ayaklarım çıplak olduğundan daha da bir üşüdüm.
Hastalıktan yeni çıkıyorum ve uykusuzluğun getirdiği inanılmaz baş ağrısı da cabası...
Boğazımdaki balgamlar şarkı söylememe engel gecenin sabaha çalan bu saatinde.
Üşümeme rağmen kaldım bu sefer, daha çok.
Yaptığımın farkındaymışım gibi, o bencilliğin hani.
Biraz zaman geçirmek ikimize de iyi gelebilirdi.
Yapmak istemediğim şeyleri yaptığımı söyledi bana, iyiydi.
Yapmak istemediğim şeyleri yapmak istediğim uğruna yaptığımı söyleyerek aldı gönlümü tekrar, haklıydı.
O konuşuyor durmadan, ben hayal ediyorum.
Öyle güzel ki...
Bu yaz, hep olmak istediğim yerde olacağım.
O'nun yanında yine ama başka bir diyarda, iç güveysi...
Aşık olduğum ülke.
Aşka dair tek inancım da buna dayanıyor zaten, İngiltere.
Belki sonra İrlanda'ya giderim, bilmem ki.
İngiltere'yi tanımak istiyorum önce, biraz görücü usulü oldu çünkü böyle.
Evleneceksek eğer, mantık da şart içinde biraz.
Tadı, tuzu, biberi...
Titredim...
"Biraz daha kalamaz mısın?" dedi...
Çoktan arkamı dönmüştüm.
Bir kere bir yöne döndüysem bir daha asla geri dönmem...
İlkeleri ve duruşu olan karizmatik adamlardan olduğumdan değil, üşengeçliğimden.
Başım ağırıyor, uykusuzluk çöktü yine ama bir türlü çökemedi uyku üzerime.
Yüzümü yıkadım, saçlarımı iki yana ayırdım.
Küçükken salakça gelirdi ama şimdi mantıklı geliyor.
Oturduğunu hissediyorum yüzüme, biraz daha uzasın da...
Ağrıdan mı bilmem, alkol de yok gerçi
Kafam bir güzel bu akşam.
Gitarımı elime alıp şarkılar dizebilirdim
Saçma sapan sözleri olan...
Bir hışımla söylerken harika gelir
Uyandığında dün gece seviştiğin ama sevemediğin kadından farksızdır
Gitara bulaşmayıp,
Kendi melodilerimle, şiirler yazabilirdim.
Ona da üşendim, ne gereği var ki?
Şimdi yazıp sabahına çöpe atacağım.
Kur yaptığın kadını, ortalık yerde yalnız bırakmak gibi,
Peçetelere sürdüğün çocukların gibi
Senin kelimelerin...
Biraz yeteneğim olsa kim bilir neler çizerdim bu kafayla
Saçma sapan vuruşlar yapardım tuale
Eskize hiç bulaşmadan,doğaçlama...
Çok şükür ki yok öyle bir yeteneğim, saçmalamıyorum.
Yapabildiğim tek şey bu,
Ondan da ne kadar mutluyum bilmiyorum.
Bilmek de istemiyorum, kalsın.
Bilirsem büyüsünün kaçmasından korkuyorum.
İçimden bir ses diyor ki,
C chord'dan giriyor melodisi;
Don't make it bad
Take a sad song
And make it better...
Remember to let her in to your heart
Then you can start to make it better...