En sevdiğim sinema karakterlerinden James Bond'un 22. resmi macerası Cuma günü sinemalarda. Memati'den Bond olmaz dediğimiz Daniel Craig, bu lafları bize Casino Royale'de ziyadesiyle yedirdikten sonra (Brosnan, Connery babalar gibi bir karizması olsa çok başka olurdu tabii) bu filmi daha bir şevkle bekler oldum. Hatta Casino Royale bence Bond serisine yeniden yön veren, artık alışılmış süper arabalar-güzel kızlar-kötü adamlar üçgeninden seriyi başka yönlere çeken bir film oldu. Filmden sonra ilk tepkim "Bond aşık mı olurmuş len" şeklinde olsa da; ikinci izleyişimde aslında Casino Royale'i diğer Bond filmlerinden ayıran noktanın işin içine giren o aşk ve tutkunun çok başarılı yansıtılmış olması ve Bond'un bugüne kadar görmediğimiz yönlerini ortaya çıkarıp onun "her hatunu götüren muhteşem ajan"dan "aşk acısı çeken adam"a dönüşebileceğini göstermesiydi. Quantum of Solace kod adlı Bond 22'nin bir diğer önemli özelliği ise seride ilk kez bir devam filmi olması. Film, Casino Royale'i bıraktığımız yerden; esas adı Villa del Balbienello olan Como gölü kıyısındaki saray yavrusunda, Bond'un Mr. White'ı vurmasının ardından gelişen olayları anlatacak. Bu kez Bond kızımız bir Ukraynalı; Olga Kurylenko. Bond kızı olmak bir kadın aktör için önemli basamak taşlarından biridir ancak aynı şey Olga Kurylenko için pek söylenemez. Çünkü kendisi ülkesinde milliyetçi kesim tarafından vatan haini ilan edilmiş durumda. Hatta gittikçe trajikomikleşen olayda bir parti yetkilileri James Bond'u onlara getirdiği takdirde onu affedeceklerini bile açıklamış durumda. Doğu cephesinde bunlar yaşanırken Bond, anavatanında Prens Harry ve William gibi bir çok ünlü ismin bulunduğu muhteşem bir galayla açılışı yaptı, ilk günde 8 milyon dolar hasılat yaparak İngiltere rekorunu da vizyona girdiği ilk gün 6.5 milyon dolar hasılat yapan Harry Potter'dan aldı.