27 Kasım 2008

Got Milk?

Rose'un, Bulls'un geniş guard rotasyonunda arkalarda kalıp harcanabileceği konuşuluyordu draft gecesi. Şu anda 37 dakikayla Chicago'nun sahada en çok kalan ismi. Onun hakkındaki tek endişe alacağı sürelerdi. Del Negro'nun takımı ona emanet etmesiyle yeteneklerini göstermeye başladı Rose. Topu eline her aldığında hissettiriyor kalitesini. Çok iyi bir 'oyun kurucu' olmasına rağmen Bulls'un hücum yapısından dolayı maç başına 5.7 asist yapabiliyor. Gordon, Hughes, Deng gibi birebirde etkili oyuncular hücumun büyük kısmını üstlenince Rose'un oyun kurucu yeteneklerinden yararlanmak da zor oluyor. Diğer tarafta, rakip savunmanın dışarı çıkması ve Rose'a driveları için alan açılması da hücum sisteminin getirisi.

O.J. Mayo da geldiği gibi takımı sırtlayanlardan. Memphis'i Gay'in elinden çalmış gibi. İstediği her an skor üretebiliyor; fakat etrafindekileri pek olumlu etkilediği söylenemez. Topu sürekli elinde isteyen Gay - Mayo ikilisinin bulunduğu bir takımda diğerleri için öne çıkmak çok zor. Tabi M. Gasol, bu kadar zayıf bir pota altı rotasyonunda sivrilmek için topun Gay - Mayo ikilisinin elinden çıkmasını beklemek zorunda kalmadı. Onu Avrupa'da takip edenler için çok büyük bir sürpriz yapmasa da Atlantik'in diğer tarafındakileri şaşırtmaya devam ediyor.

Beasley'nin ise şu ana kadar NBA'e Mayo ve Rose kadar hazır olmadığı belli. Diğerleri gibi takım lideri olamaması da etkiliyor oyununu. Oyunun savunma tarafıyla biraz daha ilgilenir ve Marion da form tutarsa çok daha dominant bir Beasley izleyebiliriz. Beasley beklenen seviyeye çıkmasa da ikinci tur seçimi Mario Chalmers'ın katkısı çok iyi. Rakip guarda yaptığı baskı ve kaptığı toplar Wade - Beasley - Marion üçlüsüyle rakip potada patlayan bir smaçla sonlanacak hızlı hücumlar için anahtar. Bir diğer ikinci tur mucizesi de Kamerun'lu Mbah a Moute oldu. Charlie V'nin sakatlanmasıyla yerleşti ilk beşe. Savunmada yaptıklarıyla takımı ateşliyor her gece. Takımın hücumda ekstra şeyler yapacak bir oyuncuya ihtiyacı yoktu, aranan savaşçı da Moute oldu.

Batı'dan da bir Don Nelson mucizesi iki gecede attığı 62 sayıyla ortaya çıktı. Morrow her gece istikrarlı bir şekilde sokarsa şutlarını senenin en güzel sürprizi olmaya aday.

Biraz kuzeyde, Portland'da, işler biraz daha karışık. Rudy müthiş girdi sezona, enerjisiyle birçok maçı Portland'a getiren adamdı; ama son altı maçtaki sayı ortalaması 6. Draftın en büyük stealı olarak görülen Bayless'in şu ana kadar aldığı toplam süre 36 dakika. Blake veya Sergio takımda kaldığı sürece Bayless de karanlıkta kaybolacak. Geçen sezon ilk sıradan draft edilip tüm sezonu sakat geçiren Oden ise sezon açılışında tekrar sakatlandı. 6 maçlık aradan sonra yaptıkları fena olmasa da hala takıma alışma sürecinde olduğu bariz. Draft edildikten sonra oynadığı maç sayısı 10'u geçmese de yavaş yavaş onun yeteneklerini kullanacak sistemler hazırlanmalı.

Bu sene en çok güvendiğim adamlardan biri Westbrook. Yeni takım, yeni şehir, rezalet formalar, sınırsız kredi. Kevin abisinin yanında rahat rahat pişer. McHale bu draftı da boş geçmedi, bu sefer de Kevin Love kaçtı. Elden değil, yanlış olmasın, anlayan anladı. İkizlerden, Brook son günlerde formda. Robin de şans buldukça güzel sinyaller veriyor. Parker ve Gino'nun yokluğu Spurs'u dibe sürüklese de George Hill için patlama fırsatı oldu. Nitekim iyi de kullandı bu fırsatı. NCAA Finallerinin önemli ismi D. Arthur, McGee ve JJ Hickson gayretli çocuklar, iş yaparlar. Eric Gordon ve Joe Alexander kayıplarda. Zach takası Gordon'un önünü açabilir biraz. Danilo Gallinari'yi sırtı yaktı, New York'u da LeBron sevdası yakacak.