07 Ocak 2009

Kahvaltı

- Aynı ben
- Tıpkı…
- Ben de daha önce yaşamıştım bunları
- Mimiklerine kadar aynı
- Şaşılacak durum…

Böyle başladı, film izliyorduk… “Nasıl yani?” dedi, filmi durdurduk. Anlatmaya başladım, hayretler içerisinde dinliyordu o da o sırada. İki de bir içinden geldiği için değil de sadece otomatiğe bağladı için aaa, hadi ya, vay be gibi tepkiler veriyordu. Hiç sekmedi, bu üçünde gitti geldi. Sonunda şaşırdığını o kadar tepkiden sonra cümle içinde kullanarak anlattı. Filme kaldığımız yerden devam ettik. Romantik bir sahne girdi. “Saçmalamamak için zor tuttum kendimi” demek isterdim bu noktada ama ne yazık ki yapamadım…

- Sen de hiç filmdeki gibi, biriyle ufak ufak birbirinize yakınlaşırken dudaklarınız da birbirinizi çekerken arkadan bir müzik girmesini ve o anki görüntüye dışarıdan bakabilmeyi istedin mi?

Yaklaştı…

- Şimdi olduğu gibi mi?



Yarım saat kadar önce öperek uyandırdım onu, kahvaltı hazırlamaya gitti. Halbuki benim için tamamen gereksiz bir aktivite. Biraz daha uyumayı tercih ederim ama yine de bir daha böyle bir şey istemeyeceği, istese bile böyle bir şeye izin vermeyeceğim için bu seferlik sesimi çıkarmadım. Bir daha bu gece olanlar olmayacak çünkü, olmaz…

Kahvaltı hazırlamaya gitmesi iyi oldu. O gittikten hemen sonra çekmecemin pis köşelerinden o'nun fotoğrafına baktım sessizce ve uykulu gözlerle. O penye, beyaz, güzel… Saçlar, gözler ve vücut bildiğim gibi hep. Olmayacağını bildiğim hâlde kendime hâlâ bir umuttan bahsedebiliyordum ya, yazık bana. Bu noktada saçmalamamış olmamdan bahsetmek isterdim ama ne yazık ki olmadı;

- Bazen sen de hoşlandığın birinin fotoğrafına bakarken onun da sanki o an sana bakıyormuş gibi durduğunu düşünür müsün?

Tepki vermedin… Fotoğraflar tepki veremezdi, sen de zaten tabuları yıkamazdın.

İşte bu yüzden öpüp uyandıramadığım sensin ve işte bu yüzden her gün başkaları kahvaltı hazırlıyor bana. Bunun böyle olmasının beni yaraladığını düşünebilirsin ama öyle kal, çünkü bana kahvaltı hazırlarsan bir daha asla buna izin vermeyebilirim.