20 Şubat 2009

Bu Sene İyi İlham Yaptı Hee...

Geçmişe dair hatırladığım çok fazla şey yoktur. İnsan .mpeg formatında yaşıyor, video misali hareketli ama geçmiş dediğinde hatta geçmişin süreci çok uzun olduğunda .jpg de tatmin edici olabiliyor. Misal, üçüncü yaşımın doğum günü partisi çocukluğumda çok fazla yere sahip olan dedemlerin müstakil evindeydi ve o güne dair kare kare hatıralarım var. Kaldı ki o gün geriye dönüp bakışlarımın varabildiğim en son noktasıdır.

Üç-beş yaş arası siyah-beyaz tonlardayken, yedi-on iki yaş arası sepya olarak canlanıyor. On iki yaşımdan on yediye kadar olan kısımda renkli televizyona geçiş yapıyorum, bugüne kadar olan ve hâlâ süregelen şu zaman dilimi ise yeni teknolojinin nimetlerinden yararlanıp HD olarak devam ediyor.

İnsan değişiyor. En; "Ben değişmem." diyeni yalan söylüyordur gözümde. Ufak ufak da olsa sürekli bir devinim içinde olup bitenleri kendimizce anlamlandırmaya devam ediyoruz. Add-On olarak da bakabiliriz duruma. Zaten hangimiz biraz Mozilla değiliz ki? Bir olay gelişir etrafında, bir makale okursun gibilerinden tanık olduğun her şeyden ya kendince bir ders çıkarır ve kullanışlı olacağına inanarak bunu eklersin ya da "Hade len!" der geçer gidersin...

Hani derler ya sizinkiler; "Ne kadar büyürsen büyü sen benim küçük oğlum/kızım kalacaksın" Tamam da sen de hep benim annem/babam olarak kalacaksın. Benim hareketlerime, haylazlıklarıma, gelecek kaygılarıma kulp takacak ve fikirlerini yer yer empoze edecek yer yer "Senin iyiliğini düşünüyoruz evladım, tercih sana kalmış." diyip tribini atacaksın. Çoğu zaman şunu göreceksin ki, ikilemde kalacaksın. Yeri gelecek; "Bu nasihatlerin içeriği zararlı olabilir. Yine de devam etmek istiyor musun?" uyarısının altındaki evet ya da hayır butonundan birini seçmek zorunda olacaksın. Bir zamanlar; "Dersine çalış evladım, bak yine haytalığa vurdun" diyen sizinkiler emin ol -biraz da özgür ruhlu biriysen- sana "Eh bak, falanca kişi de evlendikten sonra sıra sende." demeye başlayacaklar. Bitmez anlayacağın, bitmeyecek. Ve işte böyle zamanlarda insanların neden Tanrı kavramına inanma gereksinimi duyduklarına anlamlar yükleyebiliyorum.

Öğrencilik hayatın olacak, kız arkadaşların olacak, işin ve iş arkadaşların, eşin olacak... Hepsinde varlığın belirli periyodlarda belirlenemeyen hatalar ile karşılaşacak. Kötü gün arkadaşların, bir nevi ruhunun teknisyeni konumunda olan kişiler, o an bu sorunun üstüne çalışıyor olacaklar. Kendine seçtiğin yolda karşılacağın zorluklarda betiğin sonlandırılamayan döngüler içerisine girecek, gücünü toplayıp refresh ettiğin zaman kendini, tekrar yüzün gülecek.

İyisi mi yer yer yumruklayıp çalıştırmak, yer yer format atıp canlanmak gerek tekrar. Dünya'yı sırtında taşıyan ve bugüne kadar fıtık sorunu çekmemesini Tanrısal dürtülerine bağladığım Atlas gibi maksimum taşıyacağın yükü sırtına alıp öyle takılmak gerek.

Eskilerden birini andığın zaman buhran gecelerinde, bazen o anda ulaşılamıyordur o kişi ya da geçici olarak servis dışı olmuştur ki bu en büyük yalandır. Bir süre sonra o şebekeye kayıtlı birilerinin olmaması durumu artmaya başladığında sıranın sana yaklaştığını idrak ettiğin an; siyah-beyazlarına, sepyalarına geri döndüğünde... Yüzün gülsün, pişmanlıkların asgari düzeyde kalsın. En büyük temennim budur insanlık adına ama insanlık beni umursuyor mu emin değilim.

Analog günler diliyorum hepinize...