21 Nisan 2009

İlklerin Yılı


Berege'den;

Hayatın sportif dallarında ter döken, benim taraftarı ya da sempatizanı olduğum takım ve kişiler içerisinde 2 tanesi var ki yerleri bende apayrı. Bunlardan ilki ve yazımızın doğrudan konusu olmayan şahıs Tracy McGrady, diğeri de Fenerbahçe'nin Türkiye Kupası maceraları.

Her ne kadar yazının konusu değil diyerek kendinden bahsetmiş olsam da, McGrady'nin yaşadığı sayı krallıkları ve takımını sürekli sırtında taşımış olmasındaki benzerlik Fenerbahçe'nin ligde yaşadığı şampiyonluklar, Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale kadar yükselmesiyle kıyaslanabilir. McGrady bir sezon ligin kralıyken takımı play-off yapamıyor; benzer şekilde Fenerbahçe aradaki puan farkını koruyamayarak ligin son maçını kaybedip şampiyonluğu kaptırıyor. Fenerbahçe'nin Avrupa'da çektiği sıfırı da not olarak düşeyim. Ama ne yapabilirsin ki yenilse de, seni üzse de takımını her zaman seviyorsun.

Böyle alakasız bir giriş yaptım çünkü az önce biten Sivasspor- Fenerbahçe maçında içim bayıldı sıkıntıdan. Deşarj olmak için garip bir girizgah oluşturdum, belki yazının ilerisinde kullanabilirim belli olmaz. Maç hakkında aklımda kalanları kısaca yazayım.

Deniz Barış gibi bir topçu görmedim. Tırıs koşarak 90 dakika oynadı. İstisnasız bir şekilde pas hatası yaptı, top kaptırdı, ezdi. Bunları yaptıktan sonra da geri dönüp pres uygulamak yerine Jamaikalı görünümünden olsa gerek sakin bir şekilde topu kaptırdığı yerde durdu. Kondüsyonsuzluk ile bir yere kadar açıklanabilir bu. Eşini kaybettiğinden beri böyle, sorun budur belki de.

Gökçek Vederson'dan bahsetmeden geçemeyeceğim. Ezbere top oynayıp kafasını 1 saniyeden fazla yormadığını gösteren sayısız pozisyona girdi. Yana pas verse gol olacak, topun altına girse gol olacak. Vederson'un tercihi her zamanki gibi başını öne eğip şutu kaleciye nişanlamak oldu. İşin garibi çalımını da böyle atıyor bu adam, ortasını da böyle kesiyor. Biri artık bu konuda gerekli müdahaleyi yapmalı.

Sivasspor adına söyleyebilecek bir şeyim yok, zira pek varlık gösteremediler sahada. 8 tane oyuncusundan yoksun Fenerbahçe karşısında ikinci yarının ilk 10 dakikalık bölümü dışında kurdukları baskıyı saymazsak oyunda bir hakimiyetleri yoktu. 2 tane topları direkte patladı, ki bunlardan bir tanesinde Volkan Babacan'ın refleksi golü engelledi.

Volkan Babacan’ın zaman geçirmek adına topları sürekli geç alması bana inanılmaz batıyor. Maçın 10. dakikasında da aynı, 85. dakikasında da. Takım olarak Fenerbahçe, beraberliğe baştan razı bir görüntü çizdi. Sürekli zaman geçirmeye yönelik topu rakip takıma geç vermeler, Sivasspor faul kullanacakken topun önünde durmalar vs. Bir ara 10 kişi ile savunma yapıyorduk takım olarak. Neyse ki Sivasspor, 70'ten sonra oyundan düştü ve orta saha hakimiyeti Deniz liderliğinde Fenerbahçe'ye geçti.

Maç boyunca şu da belli oldu, ne kadar sevilmeyen biri olsa da Colin Kazım kadar topu ayağında iyi tutup yere kuvvetli basan bir oyuncu yok Fenerbahçe'nin kanatlarında. Alex ve Semih'in de topa hakimiyetleri iyi olsa da Kazım Kazım kadar hızlı değiller top ile. Umarım takımda mutlu bir şekilde kalır.

Son olarak Güiza yine didindi durdu ileride tek başına. Bir türlü gerekli besleme yapılamadı şu adama, mevcut şablon ve oyuncu tercihleriyle. Kendine olan güveni sıfırlandı resmen herifin. Deivid gibi geçen sene yaptığı süksenin ekmeğini yiyen bir adam ile Güiza'nın yapacakları da sınırlı. Zira 2 tane pasını Vederson asiste çevirmeyi açık açık reddetti.

26 yıldır Türkiye Kupası'nı kazanamamış olan Fenerbahçe'nin rakibi yarın belli olacak ve bir sürpriz olmazsa Beşiktaş ile finalde karşılacak Fenerbahçe. Ömrümde göremediğim Türkiye Kupası başarısını kötü giden bir lig, eksik kadro ve başarısız bir yönetimle bu sene alacağımıza inanıyorum. McGrady'e de bağlamak adına şöyle bitireyim. Kenarda oturuyorsun ama bu yıl Rockets bir üst tura çıkacak. Bu yıl ilklerin yılı olacak.

Fotoğraf: Süleyman Arat