18 Haziran 2008

İtalya > Fransa


Valla Bruni ve Sarkozy maçı nasıl duygular içerisinde ve ne şekilde izlediler bilemiyorum ama ben gayet dal tarak bir şekilde sıcaktan yapış yapış koltuğa uzanıp bir bira açarak izledim. Bizimkilerin Çek Cumhuriyeti maçından sonra rahat rahat bir "Sudden Death" izlemenin zevkine varayım dedim kısacası.


Beklentilerim vardı tabi. Her fırsatta Türk düşmanlıklarını ortaya koymaları yüzünden nefret ettiğim insanlardır Fransızlar istisnalar dışında fakat bugün Fransızlardan ciddi ciddi bir patlama bekliyordum. İtalyanlardan ise pek bir beklentim yoktu. "Yenseler dize kadar, yenmeseler kime kadar?" demişti İtalyan bir şair.


Maç normal bir Fransa - İtalya maçı gibi başladı, santra vuruşuyla. Bütün Fransa - İtalya maçları böyle başlamasıyla ünlü. Neyse; Ribery sakatlanana kadar olan kısımda pek bir halt göremedim ben. Tabi Luca Toni'nin Bolu Tünelinden farksız Abidal koridorunda kaçırdığı ilk pozisyonu saymazsak. Aslında tam da kendinden bekleneni yapıp topu auta gönderdi Toni.


Ne zaman Ribery sakatlandı, zaten ıkına sıkına takıma bir şeyler yaptırmasa da yaptırıyor gözüken Dömelek o zaman yusuf yusuf etmeye başladı. Tam 3 dakika sonra, yani 10. dakikada da Ribery'i oyundan almak zorunda kaldı, yerine Nasri'yi soktu.(Soldaki)


Nasri Fransızlar'ın yeni "Wonderkid" saydıkları yetenek. Fransa'nın şirin beldesi Marseille'de, Cezayir asıllı kunduracı Nazîm efendinin 4. çocuğu olarak dünya'ya geldi ve kısa zamanda 1.'liğe kadar yükselip Marsilya'da futbol hayatına başladı. Ta CM 03/04'te harika bir futbolcu olacağı buyrulan bir arkadaşımızdı, buyrulan oldu diyebiliriz.


Fakat ne bahtsızlıktır ki başında Dömenek diye bir gerizekalı vardı işte milli takımının. Yine Abidal'in türbülanslarından birini kullanan Toni tam topu harika bir şekilde önüne alıp "ananıskym bu sefer attım oğlum" diyip Papa'ya sığınıp topa vuracağı anda Abidal tarafından yerde bırakılıyordu. Pozisyon sonunda Abidal kırmızı kartla oyun dışında kalırken penaltı sonucunda Pirlo durumu Carla Bruni lehine 1-0'a getirirken özel yetenekleri iyi, tekniği de hatrı sayılır derecede iyi olan ve gidişatı değiştirebilecek oyunculardan Nasri de oyundan alınıyordu ve yerine Blur'un son hiti Boumsong giriyordu. Nasri'den de Yıldıray tarzında "O adam o takımın başındayken milli takımda bir daha oynamam" tepkisi bekliyorum ben.


Maç Pirlo'nun "Pas Nasıl Atılır" ve Toni'nin "10 Adımda Gol Kaçırma" dersleri ile devam ederken bir ara Henry dar açıda kaleci ile karşı karşıya kaldı ama eski günlerini aratacak ve bulduramayacak şekilde de topu dışarı yolladı. Tamam zor bir açıydı ama eskiden böyle çok gol atmışlığı da yok değil hani.



Maçın ilk yarısı 1-0 sonuçlandı. İkinci yarıya Fransızlar başladı ve yine santrayla başladı. Evet, tabi...


İkinci yarı ise daha ilginçtir ki İtalya biraz kapanma niyetine girdi gibiydi fakat Anayasa Mahkemesi de bir yandan "ı-ıh, ı-ıh..." der gibiydi. Böyle iki arada bir derede bir İtalya ve gittikçe atakları gelişen Fransa seyrediyorduk 2. yarıda. Özellikle Benzema'nın Fransızlar'a rakı açtırıp "Benzemaz kiiiiiimse sana" diye kederlendirdiği şut seçimleri, ilk yarıda Henry'den önce frikiği kullanıp sıvaması falan derken bir çok pozisyon kaçırdı Fransa...


Yine de bir canlılık vardı tabi Fransa'da. Ciddi ciddi gol kaçırmaya tenezzül ediyorlardı ve İtalya gıkını çıkaramıyordu. Tabi kaçan gollere tıpkı Panucci'nin Henry'ye güldüğü gibi yavşakça tebessüm ediyorlardı ama inceden bir yusuf yusuf oluyordu onlara da. Ta ki 61'de Coupet son anda ağır kalan Toni'den önce davranıp topu uzaklaştırana kadar. İşte o an top, Fransızlara; "Lan oğlum sokacaksanız sokun yoksa size girecem!" der gibiydi. Delikanlı topmuş, hemen bir dakika sonra dediğini yaptı. De Rossi'nin frikiğinde Henry'e çarparak Coupet'yi şaşırtıp aynen ağlarla vuslatını tamamladı ve Fransızlara da evlerinin yolunu göstermiş oldu.


Tamam bu sefer golsüz ve puansız bir turnuva geçirmedi Fransa ama 1 atıp, 6 tane de yemesi pek içaçıcı bir durum değil. Dömenek'in ipi mutlaka çekilecektir. Fransız fedarasyonu bizim gibi çalışmıyor, anında koparırlar adamın pipisini.


Donadoni cephesinde ise işler iyi. Hollanda hezimeti sonrasında boka saran koltuğuna oturamaz olmuştu zaten ama çeyrek finale çıkmaları biraz olsun rahatlattı İtalya'yı, Bruni'yi ve Donadoni'yi.


Sonuç olarak Gelin hanımın akrabaları, damat bey'in akrabalarını hem dövdü, hem de iki tane de Cumhuriyet Altını takarak şovunu yapmış oldu. Benim açımdan bakacak olursak; inbe Fransızlara da iyi oldu.