- Fransızlar, kadroda bir takım değişiklikler olmasına rağmen, ilk maçtaki gibi gereğinden fazla defansif bir anlayışla oyuna başladılar. Domenech'in sol bekte Evra, ileride de Henry tercihleri bence olumlu değişiklikler olsa da Benzema'nın mutlaka ilk onbirde olması gerekirdi.
- Bu tarz geriye yaslanıp kontra arama taktiği, defansta hata yapma olasılığı yüksek olan takımlara her zaman yarardan çok zarar getirmiştir. Nitekim ilk maçta Romanya gibi çok üzerine gelmeyen bir rakibe karşı bile açıklar veren Fransa defansı, çok daha üst düzey hücum gücüne sahip Portakallar karşısında da ilk hatasını çok çabuk yaptı ve 9. dakikada gelen gol büyük ihtimalle Domenech için sağlam bir şok oldu.
- Bu dakikadan sonra daha da şaşırtıcı olan Fransa'nın yine 11 kişiyle topun arkasına geçip, oyunu forse etmemeye çalışmamasıydı. Hollanda gibi iyi pas yapan bir takım da ilk yarının sonlarına kadar kontrolü elinde tutmakta hiç zorlanmadı. Bu dakikadan sonra ise Ribery ve Henry'nin oyuna biraz daha ağırlığını koymasıyla Fransa önemli pozisyonlar bulmaya başladı. Özellikle 2. yarıya oldukça hızlı girdiler ve oyunu iyice Hollanda'nın yarı sahasına yıktılar.
- Tam bu noktada maçın sonucunu etkileyen iki adam ortaya çıktı. İlki muhteşem kurtarışlarla kalesini Fransızların tehlikeli akınlarına kapayan Van der Sar; diğeri ise oyunun gidişatını çok iyi okuyup, Van Persie ve Robben hamleleri ile takımının kontra atak tehdidini artıran teknik direktör Van Basten. Nitekim Van Persie oyuna girdikten birkaç dakika sonra, Robben'in ortasını tamamlayıp 2. golü buldu ve takımını rahatlattı. Robben ise yedikleri golün getirebileceği panik havasının oluşmasına izin vermeden 3. golü bulup Fransa'nın hevesini kursağında bıraktı.
- Hollandalılar için ilk yarının ortalarından sonra oynanan futbol düşündürücü olmalı. Her ne kadar çabuk oyuncuları sayesinde ihtiyaç duydukları golleri bulsalar da, Fransa birçok kez skoru eşitleyecek pozisyonları buldu. Bu da savunma güvenliği açısından soru işaretleri yaratıyor. İlk maçta dikkatleri üzerine çeken Engelaar'ın Hollanda için vazgeçilmez olduğu oyundan çıktıktan sonra iyice belli oldu. Van Basten orta sahayı Van der Vaart ve Sneijder gibi iki defansif yönü zayıf oyuncuyla bırakınca, Fransa orta saha kontrolünü ele geçirmekte zorlanmadı.
- Sneijder'in maçın son noktasını koyan golü, benim için şu ana kadar turnuvada atılmış en güzel gol. Eğer göremediyseniz mutlaka özetlerden veya internetten izleyin. Burada Fransa kalecisi Coupet'ye de biraz değinmek istiyorum. Kendisi bu sezon Lyon'dan ayrılacağını açıklamıştı sezon sonunda, sanıyorum Euro 2008'den sonra piyasası oldukça düşmüş olacak. Özellikle Robben'in ı golü, onun gibi kariyerli ve çok tecrübeli bir kalecinin yememesi gereken bir gol. Bunun dışında maç boyunca sık sık önde yakalandı. Nistelrooy'un vurduğu aşırtma kafa sanki son golün habercisi gibiydi. Tabii Robben de, Sneijder de mükemmel vuruşlar yaptılar ama Coupet de yanlış yer tutuşuyla onlara bu vuruşları yapma cesareti verdi. Bu performanstan sonra, İtalya maçında kalede Frey'i görebiliriz ki bence baştan beri kalede olması gereken isim Frey'dir.