- Bu maçın aslında çok da fazla teknik yorumu yapılamaz Türkiye adına. Elinde 13 oyuncu, 2 de kaleci olan bir takımdan bahsediyoruz sonuçta. Ancak öyle ki, 15 oyuncunun içerisinden seçilen 11, 23 kişilik kadrodan seçilen 11'lerin hepsinden çok daha güzel futbol oynadı. Bugüne kadar oynadığımız maçların en çok 15-20 dakikasında futbol oynarken, bu maçta en az 50-60 dakika Almanya gibi -kötü de oynasa- dünyanın en önemli ekollerinden birine üstünlük kurduk. Sırf bu bile, bizim gibi uluslararası arenada istikrarı olmayan bir ülke için gurur verici bir durum.
- Kaderin bir cilvesi olarak 89'da gelen gol, güzel oyunumuzun karşılığını almamızı engelledi. Ancak biz de aynı duyguları grup maçlarında İsviçreliler'e, Çekler'e ve sonrasında da çeyrek finalde Hırvatlar'a yaşatmıştık. İtiraf etmek gerekirse, o maçların geneline bakılınca kazanmayı hakeden biz değildik. Fakat hem bizim galibiyet inancımız, hem de futbol şansımızın sonuna kadar yanımızda olması sonucu Türkiye, turnuvadan önce hiç beklenmeyen yerlere geldi. Bu maçta ise roller değişti. Bu kez maç boyunca hakeden taraf bizdik, ancak sonunda üzülen taraf biz olduk. Futbolun adaleti böyle bir şey olsa gerek, ama insan kupaya bu kadar yaklaşıp da ucundan tutamayınca içine çok oturuyor.
- Almanya ise gruplardaki Hırvatistan maçından sonra en kötü futbolunu bu gece oynadı. Belki bizim iyi oyunumuz, belki onların formsuz olmaları, belki de Löw'ün bence oynaması gereken 1-2 oyuncusunu kenarda oturtmasından kaynaklandı bu. Fakat gerçek olan tek bir şey var ki, Almanya bu gece tur atlamayı hakeden taraf değildi. Özellikle Rolfes çıktıktan sonra orta saha kontrolünü tamamen kaybettiler. Açıkçası turnuvada sürekli azalan bir performansları var. İlk maçı oldukça iyi oynamışlardı fakat o maçtan beri kesinlikle finalist bir takıma yakışan bir oyun sergilemediler. Keşke şurada yenildiğimiz takım Almanya olmasaydı ama futbolun adaleti onları da finalde vuracak diye düşünüyorum.
- Maçtan sonra televizyonlarda yorumları izledim. Nedense inanılmaz bir nefret var hakemlere karşı. Maç boyunca da Bülent Tulun giydirdikçe giydirdi. Belki haklı oldukları yerler var yorumcuların, fakat ben bu kadar abartılacak bir durum göremedim açıkçası. Belki verilmesi gereken bir-iki kart, bir kaç faul dışında öyle maçın kaderine etki edecek falan bir hatası yoktu hakemlerin bana göre.
- Turnuvada kalecilerden yana bir türlü yüzümüz gülmüyor. Önce Volkan'ın çok gereksiz atılması, ardından Rüştü'nün Hırvatistan'a karşı yediği gol ve şimdi de yine Rüştü'den gelen büyük hata sonucu yediğimiz 2. gol. Bu turnuva gerçekten kaleciler için iyi geçmiyor. Cech, Rüştü, Volkan, Coupet gibi bir çok kaleci turnuvada büyük şanssızlıklar yaşadı.
- Maçtan sonra Fatih Terim ve Rüştü milli takımı bıraktıklarını açıkladılar. Biri buruk, diğeri başı dik elveda diyor. Ben, her şeye rağmen Rüştü'nün bu turnuvada yaptığı hatalarla değil, bugüne kadar yaptığı katkıyla, kurtardığı maçlarla hatırlanmasını isterim. Sonuçta ilk defa dünyanın en iyi kalecileri arasında bir Türk'ün ismi anıldı. Zaten büyük kalecilerin kariyerleri genelde kötü bitiyor. Oliver Kahn'ın Bayern'de yedek kalması, milli takımda yediği hatalı goller hala hafızalarda. Keza Arsenal'in efsanesi David Seaman'ın, İngiliz milli takımında düştüğü durumu unutmak mümkün değil. Evet, kalecinin tecrübelisi makbuldür ancak bazı kaleciler işi tadında bırakmayı başaramıyor ve yıllarca zirvede götürdükleri kariyerleriyle değil, en sonda yaptıkları hatalarla anılıyorlar.