"Maçın tek yıldızı vardı bence, tek yıldızı, ıııh... hımm... ... ... Kaleci, Bo, Boruc idi."
Yukarıdaki cümle 30 saniye önce Selçuk Yula tarafından Polonya-Avusturya maçının yorumları arasında yer aldı ve başlaması ile bitmesi arasında geçen zaman yaklaşık 30 saniyeydi. Malumatınızdır Fenerbahçe'de geçmişte top koşturmuş olan bu nadide spor yorumcumuz 2 kez gol kralı olmuştur. Daha sonra takımdan yollanan Yula, ortada kalmıştır ve Galatasaray'a sığınmıştır. Ama gelin görün ki bugün tam bir Fenerbahçe amigoluğu yapmaktadır satırlarında. 90 dakika hayvan gibi kalecilik yapan Boruc'un adını, Halit Kıvanç misali, 1 dakikada unuttu sayın Yula.
Bir de buna benzer bir adam daha var ki o daha da vahim. Çıktığı programlarda salaklığı ile reyting aldığı için tutulduğuna inandığım çok sayın Adnan Aybaba. Programın ortasında milli kalecimiz Volkan'a hitaben cebinden jöle çıkartmış, avcuna alıp saçına sürmüş ve şu efsanevi cümleyi kurmuştur: "İşte Volkan'ın maçta yaptığı bu, sadece jöle sürüp şov yapmayı biliyor." Sayın Aybaba sorarım size, siz sanki sabahtan akşama kadar yorum mu yapıyorsunuz? O jöle şovun en vıcığı değil mi? Bir de kafasına bir şey geçiriyor bir programda, ne olduğu hakkında zerre kadar fikrim yok.
Peki ya Ercan Saatçi'ye ne demeli? Bu nasıl bir etik dışılıktır. Hem kendi mesleğine, hem de spor yorumculuğu mesleğini hakkıyla icra edenlere nasıl bir saygısızlıktır, kalemi satın alıp gazete köşelerini işgal etmek. Bu iş böyle bir şey değil, parayla satın alınmaz kalem. Sayın Saatçi'yi de bu ülkenin en berbat spor yazarları arasında görmek boynumun borcudur. Bugün istese parasıyla piyasadaki bütün kalemleri satın alabilecek yetide olan Ömer Üründül bile, her ne kadar "kollektif futbol, dörtlü defans bloku ve cevap vermeyi unuttuğu sorulardan oluşan üçgenin" içinde köşe köşe gezmekteyse de piyasadaki yerini Ercan Saatçi kadar çirkin bir biçimde almamıştır.
Bu konuyu yazıyoruz da büyük insan fakat küçük yazar, spor camiasının neşe kaynağı Kazım Kanat'ı yazmazsak olur mu? Kanseri yenmeyi başarıp bugün youtube'taki videolarıyla kitleleri peşinden sürükleyen sayın Kanat da, Şansa Bak Ahmet Çakar ile girdiği diyaloglar ile akıllarda kaldı. Sayın Çakar'a da "doktor", "eksper" ve "bilirkişi" gibi sıfatlar kullanması da benim ilgimi acaip çekiyor. "Doktor bu ne?" diyesim geliyor. Jeolojiye ilgisi olduğunu açık bir şekilde programlarda dile getiren Kanat'ı da kendi üslubuna benzeyen bir cümle ile uğurlamak isterim: "Hırvatlar klasik işte, bire bir mücadelelerde fair playi gözardı ederek savaşıyorlar." (Sayın Kanat'ın sunucunun "Hırvatistan'nın Almanya'yı yenmesini yenmesini bekler miydiniz?" sorusuna verdiği yanıt)